Yirmibirinci yüzyıl, özel, kamu ve gönüllü kuruluşlarıyla bir şirketler yüzyılıdır. İster kar amaçlı olsun, isterse kar amaçsız olsun, bütün ülkelerin, ekonomik, siyasal ve kültürel güçlerin kaynağında şirketler gibi örgütlenmiş kurum ve kuruluşlar vardır. Bu yüzden, bütün dünyada tartışılan sorunların başında: Şirketlerin, yönetimi, denetimi, kurumsal, kamusal ve kültürel sorumlulukları gelmektedir. Şirketlerin özel bilançoları yanında, çevreye etkilerini gösteren, toplumsal bilançolar da hazırlamaları istenmektedir.
Şirketler yüzyılında, ömrünü kurum ve kuruluşlara danışmanlığa adayan ve yönetimi bir bilime döndüren Peter Drucker’ın vurguladığı gibi: “Her insan bir şirkettir. Etkin olmak yöneticinin işidir.” Şirketlerin yol açtıkları, olumlu ve olumsuz dışsal etkilerden, bütün insanlar sorumludur. Herkes ürettiği bilgi, ürün ve hizmetlerle, kişisel ve kurumsal şirketine değer kazandırmak zorundadır. Dünyanın her yerinde, bütün şirketlerin toplumsal katkısı, dünyadan aldıkları girdilerle dünyaya verdikleri çıktılar karşılaştırılarak hesaplanır.
Sosyal ve teknik bilimlerdeki gelişmelerle, bütün dünyada bilinen işletme ve yönetim fonksiyonları, yeni açılımlar ve yeni boyutlar kazandı. Şirketler dünyasında “benim şirketim benim, senin şirketin senin” diyen “Ben AŞ”ler ve “Sen AŞ”ler olduğu gibi, “benim şirketim senin şirketin yok, bizim şirketimiz var” diyen “Biz AŞ”ler de vardır. Paylaşmasını bilen şirketler, dünyanın ortak kültür ve ekonomi havuzuna aldıkları sudan daha fazlasını taşırlar. Paylaşmasını bilmeyen şirketlerse kaynak israfına yol açarlar.
Çok okunan “Mükemmeli Arayış” kitabının yazarı Tom Peters, bir “çalışan”dan bir “marka”ya, bir “insan”dan bir “şirket”e dönüşmenin, en az “elli” yolunu ayrıntılı olarak anlatır. “Şirket insan”ların önem kazandığı bir yüzyılda, her insan kendisini bir şirkete dönüştürecek, bir işin rüyasını görür. Her rüya gören insan, bir İhsan Doğramacı olmaz. Ancak bir İhsan Doğramacı olacak insan, rüya gören insanlar arasından çıkar. Dünyanın her yerinde, rüyası olan insan bir şirket olmasını bilir. Rüyası olanın şirketi olur. Her insan bir rüyadır.
Katılıma ve paylaşmaya dayanan şirketler için iyi olan, Türkiye için iyidir, dünya için iyidir. “Üretentüketici” ve “tüketenüretici”lerin şirketleri, “vikipedi” gibi, dünyanın ekonomik yapısında olduğu kadar kültürel dokusunda da köklü dönüşümlere yol açar. Onlar yalın yönetimleri, yalın üretimleri, yalın tüketimleriyle, doğrusal ekonomiden dairesel ekonomiye geçişe hız ve yoğunluk kazandırırlar. Tüketmeden önce üretmeye odaklanan şirketler, dünyanın ortak geleceğinin sigortasıdır.
Karşılık bağımlılıkla birlikte kültürel ve ekonomik etkileşimin doruk noktasına çıktığı şirketler dünyasında, “alışveriş” ekonomik zenginliğin ve kültürel derinliğin temelidir. Ülkelerin yeni güç kaynağı, doğal zenginlik değil, her insanı üreten bir şirkete dönüştüren kültürel zenginliktir. Yitirilen Cennet, tüketmeden üreten şirket insanların başları üstündedir.
Ülkelerin ekonomik zenginliği ve kültürel derinliği, tüketmeden üreten şirket insanlarla, yeni açılımlar kazanır.
Tüketmeden üretenlerin çoğunluk olduğu bir dünyada işsizlik, savurganlık, yoksulluk ve yolsuzluk olmaz.
Doğrusal ekonominin “ekonomik insan”ı gitti, dairesel ekonominin “sorumlu insan”ı geldi.
Şirket insan olmak sorumluluk sahibi insan olmaktır.
Her insan tükettiklerinden sorumludur.
Gereksiz tüketim cinayettir.
Yalınlık derinliktir.
Erdem yalınlıktadır.