Özellikle Ak Parti’nin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye’nin ilk aşamada bölgesel ilişkilerini geliştirmeye yoğunlaşmasının, en önemli meyvelerini Türk-Rus ilişkilerinde verdiğini söylemek mümkündür. Rusya ile geliştirilen stratejik ortaklık çerçevesindeki ilişkiler hiç şüphesiz iki ülke arasındaki enerji alışverişine yansımıştır ki, bu durumun daha çok Rusya lehine olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Enerji Bakanlığı’nın Eylül 2015 raporuna göre; Türkiye 664 milyon metreküp doğalgaz üretmektedir. Bunun yanı sıra 45 milyar metreküp doğalgaz tüketimiyle enerjide dışa bağımlılığın kaçınılmaz bir gerçek olduğu görülmektedir. Aynı zamanda ithal edilen doğalgazın %48’inin elektrik üretiminde kullanılıyor olması da problemin ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Bu şartlar altında Türkiye’nin Rusya’ya karşı olan bu bağımlılığını eleştirmek her ne kadar hatalı olacaksa da, Türkiye’nin bu zaman zarfında yeterince alternatif üretmemiş olmaması bir o kadar eleştiriye açık bir durumdur.
Türkiye, Almanya’dan sonra Rusya’nın en büyük enerji pazarını oluşturmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığı kadar, Rusya’nın da Türkiye’ye bir ekonomik bağımlılığı durumu söz konusudur. Her ne kadar Rusya’nın hem böyle bir geliri elinin tersiyle itmesi hem de uluslar arası anlaşmaları hiçe sayması zor görünse de, düşük de olsa böyle bir ihtimal söz konusu görünmektedir. Yine iki devlet arasında geliştirilen bir diğer enerji projesi olan ‘Türk Akımı’nın akıbeti, gerilen ilişkiler sonucunda çıkmaza girecek gibi görünmektedir.
Enerji Bakanlığı’nın Eylül 2015 raporuna göre; Türkiye Rusya’dan %54,51, İran’dan %17,86, Azerbaycan’dan %12,44, Cezayir’den %10,43 ve Nijerya’dan %4,76 oranlarında doğalgaz ithal etmektedir. Bu oranlar açık bir şekilde bize göstermektedir ki, Türkiye’nin şu an da Rusya’nın doğalgazına alternatif olarak geliştireceği bir kaynak bulunmamaktadır. 2012 yılında dönemin Türkiye Başbakanı R. T. Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İ. Aliyev’in katılımlarıyla başlatılan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) önemli bir alternatif olarak görülebilir fakat TANAP’ın üç yılda hayat bulacak bir proje olması ve Türkiye’nin mevcut depolama kapasitesinin tüketiminin %5’i olması konunun sorun teşkil eden yönleridir.
Bu çerçevede Türkiye’nin doğalgaz temin kaynaklarını çeşitlendirmekten başka bir seçeneği yok. Buna paralel olarak, özellikle Rusya ile yaşanan krizin bu problemi gün yüzüne çıkarması ile birlikte, Türkiye’nin Katar doğalgazına yönelik bu ülke ile anlaşmalar yapması bu doğrultuda atılmış bir adımdır. Şüphesiz ilk aşamada bu kaynak Rusya’nın yerini dolduracak şekilde geniş çaplı olmadığı aşikardır. Fakat Türkiye’nin enerji bağımlılığındaki realitenin farkına varması ve bunun adına bir takım hamleler yapıyor olması, geç kalınmış olsa da, gereklilik arz eden bir durumdur. Önümüzdeki yakın bir tarihte Türkiye’nin Cumhurbaşkanı düzeyinde Türkmenistan’a yapacak olacağı ziyaret, bu şartlar altında şüphesiz akıllara Türkmenistan’ın doğalgaz zenginliğini getirmektedir. Fakat Türkmen gazını Anadolu’ya taşıyacak bir boru hattına ilişkin Türkiye’nin Türkmenistan’dan kazançlı bir anlaşma ile dönebilmesi bölgedeki enerji trafiğinin seyri açısından hayati önem taşımaktadır. Her ne kadar krize ilişkin senaryolar Rusya üzerinden yazılıyor olsa dahi, bu krizde Rusya ve Suriye’de Esed rejiminin yanına olduğunu çok net gösteren İran’ın izleyeceği politikalarda oldukça önem taşımaktadır. %17,86’lık oranla Rusya’dan sonra Türkiye’nin doğalgaz ithalatı pastasındaki en büyük ikinci dilime sahip olan İran’ın yaptırıcı bir etkisinin varlığından söz etmek mümkündür.
Sonuç itibari ile, Türkiye’nin dış politikadaki hareket sahasını kısıtlayacak bağımlılıkları en aza indirgemesi, Türkiye’nin hayati çıkarları açısından kaçınılmazdır. İlk aşamada Rusya ile yaşanan uçak krizinin ardından ilk olarak enerji bağımlılığı dikkat çekmektedir. Şüphesiz bu bağımlılık Rusya özelinde enerji alanındadır fakat sadece enerji ile sınırlı olmadığını da hatırlamakta fayda olacaktır ve askeri teknoloji bağımlılığı adına atılacak adımlar için yeni bir krizi beklemeden gerekli önlemlerin alınması önemlidir. Çok geç olmadan.