Bunun bir benzerini yine yakın geçmişte Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin “Bağımsızlık referandumu” sırasında gördük.
Dilimizin döndüğünce, aklımızın yettiğince, izanımızı muhafaza ederek anlattık ama anlamamazlıktan geliyorlar.
Ne Kuzey Irak Kürt Yönetimi’yle ne Suriye’deki Kürtlerle ilgili bir meseleden söz etmiyoruz aslında.
Suriye’nin kuzeyinden, DAEŞ belası yüzünden Türkiye’ye, Kuzey Irak’a sığınan insanların birkaç katı, PYD/YPG-PKK terör örgütü yüzünden evinden barkından ayrılmadı mı?
PKK yüzünden sadece 300 bin Suriyeli Kürt’ün Barzani tarafına sığındığını biliyoruz. Yine DAEŞ belası yüzünden Türkiye’ye sığınan Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin evlerini, ocaklarını bağlarını bahçelerini “işgal edenler” PYD/YPG-PKK terör örgütü değil mi?
Kendisi gibi düşünmeyenleri etnik kimliğine bakmaksızın yurdundan sürenler, etnik temizlik yapanlar PYD/YPG-PKK terör örgütü değil mi?
(Burada size kocaman bir parantez açıp, Türkiye içinden bir hatırlatma yapmak istiyorum. PKK terör örgütünün çukurlar açtığı dönemde Diyarbakır Sur’da, Cizre’de evlerini terk eden Kürtlerin anlattıklarını hatırlatmak istiyorum. Bir aile babası şöyle diyordu, “Ne huzurumuz ne mahremiyetimiz kalmıştı. Kapımız açıktı. Kilitlersek evi yakacaklarını söylüyorlardı. Odalardan odalara delikler açmışlardı. Evlerden evlere geçiş için. Yatak odamızda yatarken bir de bakıyorduk içeride birileri var. Odamızı kullanarak bir başkasının evine geçiyorlardı.”)
Türkiye’deki Kürtlerin mahremiyetini ve mülkiyet hakkını çiğneyen PKK gibi onun Suriye uzantısı PYD/YPG de benzer uygulamalar yaptı, yapıyor!
Kuzey Suriye’de yekpare bir Kürt nüfus yoktur. Suriye’deki Kürtlerin çoğu büyük şehirlerde yaşamaktadır. Buna mukabil, Kuzey Suriye’de Arapların, Kürtlerin, Ezidilerin, Türkmenlerin şehir ve kasabaları PYD/YPG-PKK terör örgütü tarafından işgal edilmiştir. Bu işgalin yerleşik hale gelmesi içinse Amerikan kurmay zekası devrededir. Türkiye’nin itirazı bunadır..!
Türkiye’nin tepkisi bunadır. Çünkü bu oluşum Suriye’nin toprak bütünlüğüne tehdittir. Bu oluşum, Türkiye’nin bekasına tehdittir. Yoksa Suriye’nin Kürtleriyle Türkiye’nin bir sorunu yoktur. Olamaz da.
Hal böyleyken, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik askeri hamlesi söz konusu olduğunda içeriden birilerinin “Kürtlere yönelik harekat” diyerek hedef şaşırtmaya çalışması dikkat çekicidir.
EL BAB’DA BATAĞA SAPLANALIM DİYE DAEŞ’E YOL VEREN AMERİKA DEĞİL MİYDİ?
Bir de bir husus var gözden kaçmasın isterim.
2016’nın ağustos ayında başlayan Fırat Kalkanı Harekatı’nın en önemli safhası olan El Bab’da başımıza nasıl bir tuzak kurulduğunu unutmadık!
Hatırlarsanız o dönemde, Amerika DAEŞ’in başkenti sayılan Rakka’ya, Türkiye’nin “Birlikte yapalım” dediği operasyonu PYD/YPG-PKK ile yapmaya karar vermişti.
Aralık 2016’nın son günlerinde birden Amerika Rakka operasyonunu Nisan-Mayıs aylarına ertelediğini açıkladı.
Bu ertelemenin hemen akabinde, 700 DAEŞ militanı Rakka’dan ayrılıp soluğu El Bab’ta aldı. Mehmetçik’e silah doğrulttu.
Amerika, Türkiye’yi PYD/YPG-PKK terör örgütü ile anlaşmaya zorlamak ve muhatap kabul almasını sağlamak için DAEŞ’e yol verdi.
El Bab’ta Türkiye’ye ders vermeye kalkıştı.
Ama nafile, Türkiye kendi göbeğini kendi kesti. Girilemez denilen El Bab’ın merkezine girdi. Fırat Kalkanı’nda 71 şehit verdik ama Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridoruna mızrak gibi saplandık.
SINIRIMIZIN İÇİNDE ELE GEÇİRİLEN PATLAYICILAR… DAEŞ VE PKK İKİZ KARDEŞ
Bugün Fırat’ın doğusuna yönelik Fırtına Obüsleri ile “sınama atışları” devam ederken kara unsurlarımızın “bir gece ansızın” girebileceği günler yakınken, yeni bir şeyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin içine yönelik DAEŞ ve PKK tehdidi!
Fabrikasyon kilolarca patlayıcılarla eylem hazırlığındaki hem DAEŞ’lilerin hem PKK’lıların varlığı meselesi!
Rakka’yı PYD/YPG-PKK terör örgütüne anahtar teslim veren Amerika, oradaki DAEŞ unsurlarını hem El Bab’ta hem Afrin Zeytin Dalı Harekatı’nda Türkiye’ye karşı Mehmetçik’e karşı kullanmıştı.
Zeytin Dalı Harekatı’nda hem sivil otoritenin hem askeri sözcülerin harekata yönelik açıkladıkları bilgiler arasında, “Afrin ve kırsalında PYD/YPG-PKK terör örgütü ve DAEŞ terör örgütü militanlarının varlığı”ndan söz edilmişti. Hatta “Tıraş olup sakallarını kesen DAEŞ militanlarının PYD/YPG-PKK saflarında Mehmetçik’e karşı silah sıktığı” ortaya çıkmıştı.
Bu bilgilerin ışığında son günlerde ele geçirilen patlayıcıları yakalanan PKK ve DAEŞ’lileri düşünün derim.
Bir de, “Afrin’e girmeyin. Suriye’de ne işimiz var? Kandil boşaldı oraya gitmeyin” diyenlerin bugünlerde “Fırat’ın doğusuna yönelik askeri müdahale yerel seçim yatırımıdır” demesini bir düşünün.
Suriye’nin kuzeyindeki fiili durumu Türkiye’nin günlük politik hesaplarıyla karıştırmak izandan yoksunluktur.
Tıpkı, Gazi Meclis’in kürsüsünde Ak Parti’yi eleştirme bahanesiyle, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü alçaklara karşı direnen millete, şehitlere, gazilere “batıl” deme cüreti göstermek gibi.
Memleket meselesini, politik çıkarlarınıza alet etmeyin efendiler.
Battıkça batıyorsunuz, rezil oldukça oluyorsunuz..!
Tıpkı, Fırat’ın doğusundaki terör koridorunu Kürtlerle iliştirenler gibi.
Hasan Öztürk