2015’in Yaz aylarından itibaren Türkiye’nin 2016’nın ilk 6 aylık dönem sonuna Suriye’de olacağını yazmıştım,Hatta neden olarakta süreçte ilk etapta Yurt içinde PKK operasyonları yapılacağını,bu operasyonlar nihayete vardırıldıktan sonra Suriye’de PYD/YPG ve DEAŞ Terör Örgütlerinin temizliğine başlayacağını ifade ettim.Ondan önce herhangi bir şekilde Türkiye’nin Suriye’de olamayacağını da söyledim.Zira Türkiye’nin her şeyden önce Yurt içinde güvenlik zafiyetine meydan vermek istemeyeceğini de sürekli söyledim durdum…
Ankara Patlaması ise maalesef hala bir takım sıkıntılarımızı aşamadığımızı,Türkiye’nin ilk önce kendi iç güvenliğini çok iyi bir şekilde sağlamak zorunda olduğunu bizlere gösterdi…
7 Haziran seçimlerinden sonra sürekli olarak ve tehdit vari bir şekilde HDP’nin sözüm ona Özerklik talebinde bulunması da PKK’nın,PYD’nin Suriye’de oluşturmaya çalıştığı Marksist-Leninist Kürdistan’a Türkiye’nin güneydoğusunu katma hevesi ortada iken Böl,Parçala,Yönet Stratejisinden başka bir şey olmadığını tüm Türkiye görmüş oldu.
PKK ve PYD gerçeği bu kadar ortada iken, HDP ise her iki Terör Örgütünün sözcülüğünü üstlenmiş iken Türkiye’nin bir anda Suriye’ye gireceğini beklemek hayalperestlikten başka bir şey olamaz.Haliyle ilk etapta Türkiye içerisinde PKK ve uzantıları ile DEAŞ Terör Örgütüne ait uzantıları temizleyecektir ki arkasında yeni bir İhanet şebekesi ile karşı karşıya kalmasın.Önümüzdeki Mart ayı tamamen bu süreçte Türkiye içerisinde PKK’nın bitişi olmasa bile zayıflama tarihi olacaktır diyebiliriz…
Suriye’deki Türkmenler ile ilgili de bir çok şeyler yazılıp çizilmekte ve söylenmekte,Hatta bazı açıklamalar ve söylemler o kadar fütursuzca ki Türkiye’nin Türkmenlere yardım etmediğini göz göre göre ölüme Türkmenleri terk ettiğini söyleyenler bile var.Türkmenlerin ağzından Türkiye sadece bize yiyecek gönderiyor diyenler,Silah istiyoruz diyenler ama Türkiye vermiyor diyenler!Anlıyacağınız var da var…
Türkiye,Suriye’de Türkmenlere yardım etmiyor ise Türkmenler nasıl Silah ve Cephane buluyor? Nasıl oluyor da İran,Esed,Rusya,DEAŞ ve ABD/Rusya destekli PYD’ye kafa tutabiliyor? Yedi düvele karşı nasıl ayakta durabiliyorlar? Nasıl oluyor da Halep’i almak için onca saldırı yapılmasına rağmen Halep düşmüyor? Elini vicdanına koyan herkes bu sorulara cevap vermeli!
Şubat ayının ilk haftasında Suudi Arabistan’ın Suriye’de Kara Harekatı için hazır olduğunu açıklaması Dünya Ajanslarına tabiri caizse Bomba haber olarak düştü.Akabinde ilk önce Suriye Dış İşleri Bakanı, Ardından İran ,Suudi Arabistan’ı tehdit etti.
150 bin askerle Suudi Arabistan Suriye’ye gidiyor,denildi!
Peki,O Ordunun içinde başka kimler var?
Cevabı CNN’in Arabic kanalı veriyor,
Mısır, Ürdün ve Sudan askerleri Suudilerle birlikte olacak.
Önce onlar girecek Suriye’ye….
Sonra Türkiye, Fas, Katar, Kuveyt, Bahreyn ve BAE eğittikleri askerleri Suudi Arabistan Ordusu’nun emrine verecek.
Malezya, Endonezya ve Brunei ile birlikte 3 Asya ülkesi de bu ittifaka asker gönderecek.
Türkiye’nin YPG’yi vurmasının en büyük sebeplerini sıralarken,AZEZ Bölgesinin PYD/YPG’ye geçmesini önlemenin Halep için geçiş kapısı anlamı taşırken diğer taraftan’da bölgenin PYD/YPG’ye geçmesi halinde Suriye üzerinden IKBY Bölgesi ile bağlantımızın kesileceğini Ankara Patlaması yazımda ifade etmiştim.
En son hepimizin bildiği üzere Türkiye,Obüslerle Suriye’de ilk etapta 50’den fazla PYD mevzisini vurdu ve vurmaya da devam ediyor.Son Ankara Patlaması sonrası ise vurma şiddetini artırdı.Bu arada özellikle Azez bölgesinin kritik bir nokta oluşturduğunu belirtmek isterim.Halep ile Türkiye arasındaki bağlantının kesilmesi hem Muhaliflere hemde ÖSO’nun (Özgür Suriye Ordusu) açmazı olduğu gibi diğer yandan da Halep’te yaşayan sivillerin yeni bir göç dalgası ile Türkiye’ye akışı demektir.2,5 Milyondan fazla Suriyeli Mülteciyi barındıran Türkiye’nin yeni bir göç dalgası ile birlikte 600.000 kişinin daha sınırlarımıza yığılması Türkiye’nin kabul edeceği bir durum değil.
Türkiye’ye sürekli AB,ABD ve Nato tarafından yeni gelen mültecileri alma yönünde telkinlerde bulunurken diğer yandan da Suriye’ye Türkiye’nin karışmaması talep ediliyor.Mülteciler ile Türkiyeyi baş başa bırakan bu talep kabul edilemez,Ancak Türkiye’nin şuan için hazırlık dönemini bitirmesi de gerekiyor.Nedir bu hazırlık dönemi dersek ve Maddeler halinde sıralarsak eğer her şeyden önemlisi;
Kaçakçılığı önlemek için 1954 yılında suriye sınırına mayın döşenmiş. köylünün sahip olduğu topraklar kamulaştırılmış. açık anlatımıyla, toprak köylünün elinden alınarak mayınlanmış.Suriye sınırımız boyunca yani 911 Km’lik alanda 600 bin mayın bulunuyor. Bu Arazi o dönemde altı bölgeye ayrıldı. Buna göre; 1’inci bölge Cizre-Nusaybin (140 km), 2’nci bölge Nusaybin- Ceylanpınar (124 km), 3’üncü bölge Ceylanpınar-Akçakale (110 km), 4’üncü bölge Akçakale-Çobanbey (156 km), 5’inci bölge Çobanbey- Hassa (101 km) ve 6’ncı bölge Hassa-Denizgören (280 km) dir.TSK çok hızlı bir şekilde bu kara mayınlarını temizlerken diğer yandan da DEAŞ’ın (İŞİD) sınırın diğer tarafında yani Suriye’de döşenen mayınları temizliyor.
Türkiye, Ottowa Sözleşmesi gereğince 2014 yılına kadar kara mayınları temizlenmek zorundaydı.Ancak Kara mayınlarının temizlenme sürecinde hepimizin bildiği üzere temizlenen bölgenin İsrail’li firmalara verileceği gibi sansasyonel yorumlar yapıldı ve süre uzadı.
Türkiye’nin kapısında bir yandan ciddi bir savaş hali var iken,Öte yandan olası demeyelim artık Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi söz konusu iken bu kara mayınlarını temizlemesi kaçınılmaz bir süreç.Öte yandan sınırın hemen diğer tarafında petrol yataklarının olduğunu da düşündüğümüzde mayınlardan temizlenen bu bölgede Petrol arama ve sondaj çalışmalarının yapılmayacağını da beklemek hata olur.Haliyle Tarım Arazisi açmaktan ziyade sınır harekatı ve Petrol arama çalışmaları sonrasında Tarıma elverişli alanların tarım için kullanılacağını da görmemiz gerekiyor.Buna göre;
- PKK’nın yurt içinde zayıflatılması ki bu süreç son sürat devam ediyor,Her ne kadar Ankara Patlaması ile moraller biraz bozulsa da PKK/PYD işbirliğini Dünya Kamuoyuna doğru anlatarak bitişlerini siyaseten de bitirme noktasına getirecek.
- PYD’nin Suriye içerisindeki etkinliğinin zayıflatılması,Bu bağlamda artık Türkiye, Obüslerle PYD Mevzilerini vuruyor ve vurmaya devam edecek.
- İslam Ordusu yada İslam Birliği diye adlandıracağımız başını Suudi Arabistan’ın çektiği ordunun hazır hale gelecek,
- Suriye sınırındaki Kara Mayınlarının temizleyecek,
- ABD ve Rusya’nın başını çektiği İsrail’in Kürdistan hayalinin dizginlenmesi gerekiyor.Zira bununla ilgili ilk adım Suudi yetkililer tarafından dile getirildi ve Batı’da ve Çin Bankalarında bulunan döviz rezervlerini geri çekmekle tehdit ettiler.İlk tepkide Çin’den geldi ve Suriye’de olası bir müdahalede yer almayacağını açıkladı.
- Rusya’nın daha önce Afganistan’da düştüğü bataklığa ABD’nin Irak’ta düştüğünü bu gidişat ile Suriye’nin hem ABD’nin hem de Rusya’nın bu defa birlikte bataklığa gireceği çok iyi anlatmamız gerekiyor.Ki bu bağlamda Rusya’nın verdiği kayıplar artık saklanmaz hale gelmeye başladı.
- Ankara Patlaması sonrası PKK/PYD birlikteliğine karşı Türkiye’nin tek vücut haline gelmesi de son derece önemli.Zira hala içimizde sözde Aydın,Söze Akademisyen adı altında PKK/PYD Propagandası yapılıyor ve Cemaatte buna destek veriyor…
Türkiye’nin Suriye’ye girişi ile ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı” sözünü de son derece önemsiyorum.
Bu süreçte Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun açıklamaları ve Başbakan Yardımcımız Yalçın Akdoğan’ın açıklamaları da önem arz etmekte.Yalçın Akdoğan’ın “Suudi Arabistan ile birlikte Suriye’ye girebiliriz.” sözünden dolayı hemen Türkiye yarın Suriye’de diye beklemekte hata olur.
ABD’nin İncirlik ve Malatya’da ki Kürecik üssünü kaybetmeyi göze alacak kadar PYD/YPG’nin arkasında duracağını yada NATO’nun en güçlü Askeri ikinci gücü olan Türkiye’den vazgeçeceğini de beklemeyin,Sadece son ana kadar PYD/YPG’yi destekleyip en son noktada geri çekilecektir. Ankara Patlaması sonrası açıklamaları bile kendi içlerinde bocaladıklarını ne yapacaklarına kendilerinin dahi karar veremediğini gösteriyor.Güçlü Müttefikleri Türkiye her halükarda ağır basacaktır diye de söylersem kahinlik etmemiş olurum.
Haliyle Türkiye’nin tek başına bu yukarı da saydığımız şartlar oluşmadan tek başına Suriye’ye gireceğini beklemek Şovenizm dürtüsü ile hareket etmekten başka bir şey olmayacağı gibi Türkiyeyi sıkıntıya sokacak bir hamle olur.Bu şartların oluşması da Nisan ayı sonu ve sonrası oluşabilecek bir süreçtir.O ana kadar da Türkiye, PYD/YPG’yi obüslerle vurmaya devam eder. Suudi Arabistan’da hala devam eden Tatbikatlarında bitiş tarihini Mart ayı sonunu bulacağını hesaba katarsak eğer,Katar’ın ve Suudi Arabistan’ın hadi biran evvel girelim demesi de şu aşamada bizleri mutlu etse bile şehit cenazeleri gelmeye başladığı zaman Türkiye’de hazırda bekleyen dişlerini bilemiş bir takım neyüdüğü belirsizler için fırsat verilmiş olur,Buna da Ne Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan,Ne de Başbakanımız Ahmet Davutoğlu izin verir….