Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, belediye imkanlarıyla, hendekler kazılıp bazı yerlere bombalar taşındığını belirterek, bu şekilde terörü destekleyen unsurlar için gerekli adımların atılacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, devam eden terör operasyonlarına ilişkin, “Hendekler kazarak, hendeklerin içerisine bombaları koyarak, bubi tuzaklarıyla, uzaktan kanaslarla insanları, güvenlik kuvvetlerini vurarak hiç kimse, hiçbir hedefe varamaz. Dolayısıyla öncelikli olarak bunun bilinmesi lazım. Terör örgütünün bu yaptıklarıyla, Türkiye’de kendi hedeflerine, bu hedefleri her neyse ulaşması asla mümkün değil. Olan bölge halkına oluyor” ifadelerini kullandı.
“Duygusal kopuş bekliyorlar, boşuna beklerler”
Fiziki ve psikolojik rehabilitasyon süreçlerinin hükümet, kamu, sivil toplum, yardım ve destek kuruluşlarıyla yapılacağını ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“En önemli hususlardan birisi şu, bazıları çok sık söylüyorlar: Duygusal kopuş. Allah’a çok şükür bu memlekette bu insanlar, biz Türkler ve Kürtler, farklı etnik yapıdan insanlar, farklı mezhebi yapıdan insanlar tesadüfen bir arada değiliz. Bin 100 senedir bu topraklarda yaşıyoruz. Çok yakın, iç içe, kardeşçe yaşıyoruz ve geçmişte de terör örgütüyle hükümet güçleri arasında birtakım çatışma süreçleri olmasına rağmen hiçbir zaman Türkler ile Kürtler arasında bir iç savaş yaşanmadı. Bu, bütün bu olumsuz tablo içerisindeki en güzel tarafımızdır. Türkler ve Kürtler birbirine saygılı bir şekilde hayatın içerisindeler, Türkiye’nin her yerine dağılmış vaziyetteler ve içi içe yaşıyorlar. Dolayısıyla burada birileri duygusal kopuş bekliyorlar, boşuna beklerler.”
“Geçmişimiz bir olduğu gibi geleceğimiz de birdir”
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, terörle mücadele bittiğinde bölgede hayatın eskiye dönmesi için yapılacaklara değinerek, bu konuda Bakanlar Kurulu’nda kararlar alındığını, evlerini terk etmek durumunda kalanlara önce geçici olarak valilikler, mülki idare amirleri üzerinden destekler verildiğini, çocukların rehabilite edilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın devrede olacağını, ilgili birimlerin esnafın karşılaştığı zorlukları gidereceğini, evleri harabe haline gelen insanların iyi mekanlarda yaşamaları için çalışmaların sürdüğünü anlattı.
Kurtulmuş, “Türk’ün Kürt’ten başka bir kaderi yoktur, Kürt’ün de Türk’ten başka bir kaderi yoktur. Geçmişimiz bir olduğu gibi geleceğimiz de birdir” dedi.
“Önce bu hendek siyasetine karşı çıkmalılar”
“HDP’den beklediğimiz, eğer demokratik bir siyaset yapacaklarsa ve bu iddia içerisinde hareket ediyorlarsa, evet önce bu hendek siyasetine karşı çıkmalılar” diyen Kurtulmuş, “Dağdan gelen talimatlara karşı çıkmalılar. Demokratik sivil siyasetin usul ve üslupları içerisinde siyaset yapmaları gerekirken, maalesef HDP’nin içerisindeki bazı kişilerin hendek siyasetine destek verdikleri görülüyor” şeklinde konuştu.
“Belediyelerin hendeklere verdiği destek”
“Başbakan Ahmet Davutoğlu da sadece HDP’li eş genel başkanları değil, HDP’li belediyeleri eleştiren açıklamalar yapmıştı. Onların da teröristlerin yaptığı bu operasyonlara destek verdiğini iddia etmişti. Bu belediyelere yönelik bir yaptırım olacak mı? Onların bütçelerinin kısıtlanması ya da bunu yapanlar tespit edildiği takdirde hukuki sürecin başlatılması söz konusu olacak mı?” şeklindeki soruya Kurtulmuş, şu cevabı verdi:
“Belediyelerin bu hendeklere verdiği destek, hepsini söylemiyoruz, açıkça destek vermeyi reddedenler de var. Ama sonuçta bazıları, bunlar tespit edilir, ortaya konulduğu takdirde, bunlara destek olmuşlar, araçlarla, belediyenin imkanlarıyla, belediye müteahhitlerinin imkanlarıyla bazı yerlere bombalar taşınmış, bubi tuzakları taşınmış, kum torbaları taşınmış vesaire. Yani fiilen güvenlik kuvvetlerine karşı silahla mücadele eden terör unsurlarına destek olunmuş. Bu başka bir şey. Bunun siyasetle hiçbir ilgisi yok. Dolayısıyla bunlar tespit edilip, siyasetle hiçbir ilgisi olmayan, doğrudan doğruya bir başkaldırı denemesini, fiilen silahlı bir şekilde destekleyen, ona yardım eden unsurlar varsa bunlarla ilgili gerekli adımlar atılır. Ayrıca bu belediye başkanları ya da seçilen belediye meclis üyeleri de dahil olmak üzere söylüyorum.”
Kurtulmuş, “Belediye hizmetlerinin bu şekilde teröre destek faaliyetlerine dönüştürülmüş olması, dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir demokratik ülke tarafından kabul edilebilecek bir durum değildir” dedi.
“Türkiye’nin etkin bir yürütmeye ihtiyacı var”
Kurtulmuş, siyasi dengelerin bürokratik oligarşiyi zayıflattığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Güçlü bir iktidardın varlığı, Cumhurbaşkanın seçilmiş olması yürütmeye çok ciddi bir güç veriyor ama sonuçta bürokratik oligarşinin bütün kurumları da tanımlanmış olarak anayasanın içinde duruyor. Bunlar değişmediği, sandıktan çıkan sonuç esas olmadığı, milletin bütün kurum ve kuruşlarında millet egemenliği hakim olmadığı sürece demokrasiden bahsedemeyiz. Dolayısıyla bu ruhu değiştirmemiz lazım. Etkin bir yürütmeye ihtiyacımız var, hızlı, ciddi karar alan ama denetlenen. Bugün parlamentoda çoğunluk kimdeyse onu kolay kolay denetleyemiyorsunuz. Halbuki başkanlık sistemi öyle etkin bir denetleme ortaya koyuyor ki parlamento zaten başkan ve ekibinin atmış olduğu bütün adımları denetliyor.”
“Bırakın özgür bir Türkiye olsun”
Mevcut Anayasanın 104. maddesinin bütün yetkileri neredeyse layüsel bir şekilde yani ‘sorumsuz’ bir şekilde Cumhurbaşkanlığı makamında topladığını belirten Kurtulmuş, “Esasında gücü tek elinde toplayan yapı bu yapıdır. Öyle bir Cumhurbaşkanlığı makamı ki hiçbir sorumluluğu yok ama bütün gücü de kullanıyor. Yargının büyük kısmını, YÖK’ü atıyor. Bir seçimden sonra istediği milletvekilini başbakan olarak atayabilir. Mekanizmalara, şahıslara bağlı olmaktan çıkaralım. Şu an hayatta olan siyasi aktörlerin hiçbiri 20-30 yıl sonra hayatta olmayacak belki. Bırakın özgür bir Türkiye olsun. Kontrol mekanizmaları iyi kurulmuş, etkili ve sonuna kadar hesap sorabilen mekanizmayı kuralım. Bunun en güzel işleyen yollarından biri başkanlık sistemidir” şeklinde konuştu.
Numan Kurtulmuş, “Sonuçta hiç kimse bize şunu teklif etmesin, ‘birtakım kozmetik değişikler yapalım da anayasa değişikliği yapmış olalım.’ Biz bu fikre sıcak bakmayız. Aslolan Türkiye’de köklü bir değişikliği yapabilecek yüce iradenin ortaya konulmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de sivil siyaset büyük bir zemin kazanmış olacak”
Kurtulmuş, “MHP ve CHP, başkanlık sistemine baştan karşı olduklarını söylüyor. Eğer bir uzlaşma zemini sağlanamazsa AK Parti ne yapmayı düşünüyor?” sorusuna karşılık, “O zaman kendi özgürlükçü, demokratik, sivil anayasamızın parlamentodan yeterli destek alması için çalışma yaparız. Kısmen destek alırsa parlamentoda, halktan destek alması için çalışma yaparız” yanıtını verdi.
Bunun sadece AK Parti’nin sayısıyla ilgili bir tutum olmadığını dile getiren Kurtulmuş, “Eğer bizim 400 milletvekilimiz de olsaydı, yeni bir anayasa yapılabilmesi için çok geniş bir konsensüs arardık. Çünkü anayasa adı üstünde. Yani AK Parti’nin anayasası olmaz, CHP’nin de anayasası olmaz” dedi.
Kurtulmuş, bu süreç içerisinde sivil toplum, üniversiteler, araştırma kuruluşları ve kanaat önderlerinin görüşlerinin de yeniden ele alınacağını aktararak, “Türkiye artık bu konjonktürde yeni bir anayasa yapmaya muktedir olur. Bunun şu önemi de var; 2010 yılında anayasa referandumu yaptık, kısmi bir referandum, bazı maddeler değişti. Daha evvel bir iki madde anayasa değişiklikleri oldu. Zaten yamalı bohçaya dönmüş bir 1982 anayasası var. 64. hükümet ve 25. parlamento döneminde bunu başarabilirsek, Türkiye’de sivil siyaset büyük bir zemin kazanmış olacak” şeklinde konuştu.
İran-Suudi Arabistan gerginliği
Kurtulmuş, Suudi Arabistan-İran gerilimi ile ilgili olarak da “Bizim Türkiye olarak tutumumuz çok açık, çok nettir. Biz bu bölgede, bu iki fay hattı üzerinden de yeni kırılmalar yaşanmasını istemiyoruz” dedi.
Numan Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu bölgede daha fazla çatışmaları istemiyoruz. Siyaseten farklılıklarımız olabilir, mezheplerimiz, meşreplerimiz, ırklarımız farklı olabilir ama sonuçta Ortadoğu halklarının ortak bir geleceği kurabilmesi mümkündür. Bunun için de Türkiye olarak tavrımız çok net. Biz mezhebi ve etnik çatışmaların, farklılıkların mümkün olduğu kadar minimize edildiği, insan haklarına ve onuruna saygılı, müzakereye ve karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız.”
AA’dan derlenmiştir