Rusya-Türkiye ilişkileri, hava sahası ihlalleri ve Rus uçağının düşürülmesiyle iyice gerildi. Rus tarafı gerilimi her geçen gün yeni alanlara taşıyor. Ekonomik ilişkiler askıya alınırken, kendi vatandaşlarının Türkiye’ye, Türklerin de Rusya’ya gidişlerine engel olacak yeni uygulamaları hayata geçirdi. Son hamle ise, Soğuk Savaş günlerinde sıkılıkla kullandığı örtülü operasyon yeteneğini sahaya sürmek oldu. Örtülü operasyon geleneksel istihbarat faaliyetidir. Lehte ya da aleyhte propaganda da bu alanın uygulamalarından biridir. Tıpkı ekonomik, finansal operasyonlar gibi. Nitekim Putin gibi istihbaratçı geçmişi olan birinin Türk tarafına uygulayacağı stratejiyi bu çerçevede oluşturması hiç de sürpriz değil.
Rus Savuma Bakanlığı karargâhında yapılan basın toplantısı, propaganda savaşının açık ilanıydı. Savunma Bakanlığı’nın seçilmesi, tüm ülkelerin askeri ataşelerinin çağrılması, büyük ekranlar, ciddi yüzler, içeriği sorgulanmayan soyut uydu görüntüleri, haritalar, önce davetlileri, ardından da kitleleri etkilemeye yönelikti. Amaç, inanmayı kolaylaştıran teknik görüntülerle zihinlerde istenen imajların yaratılmasıydı.
Açık propaganda savaşının ilk hamlesi, iddiaların ciddi olduğu kanaati yaratılarak inandırıcılığının artırılması oldu. Ancak bir adım geri gidince, beyaz propaganda hamlelerinin arkasından bir dizi siyah ve gri propaganda bilgisi geldiği görülüyor. Oysa son üç yıldır Batı ve yerli medyada yer alan, IŞİD, petrol kaçakçılığı, yabancı terörist savaşçılara ilişkin söylemler amatörce birleştirilmiş. Rusya’nın Soğuk Savaş propaganda yeteneklerinin biraz zayıfladığı ortada.
Kampanyanın hedefinde Cumhur-başkanı Erdoğan ve ailesi var. Yani Türk iç politikasındaki tartışmalar ve kutuplaşmalar hedef seçiminde etkili olmuşa benziyor. Böylece Türk halkının yarısının verileri sorgulamadan, otomatik olarak doğru kabul edeceği varsayımına dayanıldığı çok açık. Nitekim sosyal medyada kısa bir turla, politik karşıtlığın, soru sorma yeteneğini ne denli kör ettiğini görmek mümkün.
Oysa basit coğrafya bilgisine sahip biri bile, kıyasıya iç savaşın devam ettiği bölünmüş bir ülkede, gösterilen rotalardan böylesine büyük hacimli petrol sevkiyatının mümkün olmadığını bilir. Türkiye’nin Kuzey Irak’tan aldığı petrolü IŞİD’den alıyor propagandasına malzeme yapmak Putin ve Rusya açısından anlaşılabilir bir çaba. Putin’e inanacak olursak, IŞİD petrolünü taşıyan binlerce tanker, PKK/PYD’nin, peşmergenin ve ABD’li askerlerin arasından geçerek Türkiye’ye geliyor. İşte bu Türk halkının en azından geri kalan yüzde ellisinin zekâsıyla alay etmek anlamına geliyor.