Aralık ayı denilince her ne kadar soğuk hava ve kar akla geliyorsa da; böylesi bir kış mevsiminde doğan büyük şâirimiz Yahya Kemâl, şiirleri vasıtasıyla, Türk târihinin sıcaklığını olanca güzelliği ile bizlere hissettirebilmiştir. Dile kolay, 2 Aralık 1884 yılında Üsküp’te dünyâya gelen şâirin doğumunun üzerinden tam 131 yıl geçmiş…
Târihçi İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz başlıklı söyleşi kitabında, ilticâ edenlerin daha ulusçu olduğunu söylemektedir. Çocukluğunu Bursa’nın devamı olarak gördüğü Üsküp’te geçiren Yahya Kemâl, gençlik döneminde İstanbul’a gelmiş buradan da 1903 yılında hayâtının dokuz yılını geçireceği Paris’e firar etmiştir. Şâir 1912 yılında İstanbul’a dönmüş fakat aynı yıl patlak veren I. Balkan Harbi’nde, Üsküp’ün Osmanlı egemenliğinden çıkmasıyla âdeta mülteci durumuna düşmüştür. Çünkü onun hayâtında çocukluğunun geçtiği Üsküp’ün çok özel bir yeri vardır ve Üsküp ki artık Türk toprağı değildir…
Şâirin Paris yılları, hayâtındaki en önemli kırılma noktasını oluşturmuştur. Yahya Kemâl, hocası Albert Sorel’in fikirlerinden etkilenmiş ve “Târih içinde Türklüğü arayarak” kendi kimliğini inşâ etme sürecine girişmiştir. Ona göre 1071 yılındaki Malazgird zaferi, Anadolu’da Türklüğün başlangıcıdır ve yazdığı “Sultan Alparslan’ın Rûhuna Gazel” bu başlangıcı bayraklaştırmaktadır.
İklim-i Rûm’u tuttu cihangîr savleti
Târih o işde gördü nedir şir savleti
Titretti arş ü ferşi Malazgird önündeki
Cûş ü hurûş-ı rahş ile şemşir savleti
Yahya Kemâl’in hayâtında İstanbul’un apayrı bir yeri vardır. Paris dönüşü küçümseyici bakışlar ile burun kıvırdığı İstanbul, zamanla onun sevdası olmuştur. Kuşkusuz bunda onun İstanbul’u adım adım gezmesi etkili olmuştur. Ahmed Hamdi Tanpınar ile Nihad Sâmi Banarlı’nın eserlerinde İstanbul’u incelikle işleyebilmeleri, zannediyorum Yahya Kemâl’in bu gezilerine katılmış olmaları ile açıklanabilir.
Bugüne kadar genellikle şiirleri ile tanıdığımız Yahya Kemâl Beyatlı, şâirliğinin yanı sıra târih, mîmâri ve güzel sanatlar ile de ilgilenmiştir. İstanbul’un peyzajı onun estet yönünü her zaman tahrik etmiştir. Bu yüzden gururla “Türklüğün meydana getirmiş olduğu bütün şehirler arasında İstanbul, beşeriyetin hayâlinde sihirli bir yer tuttu. Beşeriyet durdukça hayâlinden Türk İstanbul silinmeyecektir. Türklüğün ne emsalsiz bir peyzaj oluşturduğunu hiçbir şey göstemese, yalnız beş yüz senelik İstanbul göstermeye kifâyet eder” demiştir.
Yahya Kemâl’in 74 yıl süren hayâtının hâtıraları, Bayezid’de bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi’nde yaşamaya devam etmektedir. Medresede yer alan Yahya Kemâl Müzesi’nde şâirin nüfus cüzdanı, pasaportları, not defterleri, el yazısı ile bazı kartpostal ve mektup örnekleri, kullandığı yazı masası ve koltuğu ile golf sopaları ve kıyâfetleri sergilenmektedir. Benim müzede ilgimi en fazla çeken konu Yahya Kemâl’in golf sevgisi ve ona âit golf âletleri olmuştur.
Vâlâ Nûreddin Bey, Yahya Kemâl’in elçilik göreviyle İspanya’da bulunduğu yıllarda sık sık golf oynadığından bahsetmektedir. İspanya Kralı Alfonso ile arasının çok iyi olduğu bilinen Yahya Kemâl estet yönü ve bilgi birikimiyle de kralı kendisine hayran bırakmıştır. Kim bilir, belki de İspanya; bir şâir diplomat ile bir kralın golf müsabakasına bile tanıklık etmiştir…