Rojava Devrimi’ne” ne oldu? Kobani ismi sözüm ona o devrimin neyiydi?
Sahi, PKK terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan’ın, “Eşme ruhunu selamlaması” neydi?
“Sınırınızda DAEŞ gibi bir dinci terör örgütü mü istersiniz yoksa Kürtleri mi? Tabii ki Kürtleri” diyerek PKK’yı meşrulaştırmak isteyenlere ne oldu?
Sahi, “Bir Kürt(!) (kast ettikleri PKK’dır) devleti kurulacaksa bizim kontrolümüzde kurulmalı” diyen devletlülere ne oldu?
YUTTUĞUMUZ ZOKAYI ÖNCE TÜKÜRDÜK, SONRA EZDİK
Türkiye, Suriye meselesinde yuttuğu zokayı, Rus uçağının düşürülmesiyle fark etti. 15 Temmuz 2016’daki darbe ve iç işgal girişimine çıplak elleriyle direnen millet sayesinde narkozdan uyandı. 25 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridoruna hançeri sapladı. 20 Ocak 2018’de Afrin Zeytin Dalı Harekatı ile Kuzey Suriye’de Amerika eliyle oluşturulan yapıyı komaya soktu.
Ve şimdi de sözüm ona “Rojova devriminin kalbi” sayılan Kobani’ye yönelerek ölümcül darbeyi vurmak üzere.
Kobani neresi mi? Aynel Arap yahu… Aynel Arap!
Türkiye, geçtiğimiz hafta İstanbul’daki 4’lü zirve sonrasında kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Rusya, Fransa ve Almanya’nın da desteğini alarak, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bu bütünlüğü bozan ayrılıkçı unsurlara yönelik” kararlılığını bir kez daha cümle aleme ilan etti.
O zirvenin neticesidir ki Aynel Arap’ın kırsalındaki PYD/YPG-PKK unsurları Fırtına Obüsleri ile vuruldu.
Test ediliyor, taktik hamleler üst üste geliyor. Amerika’nın tavrı merak ediliyor. Amerika’nın ilk hamlesi dün geldi. Mümbiç’te ortak devriyenin başladığı duyuruldu. Aylardır Mümbiç özelinde oyalanan Türkiye, artık orada Amerikan askerleriyle birlikte devriye atacak.
Aslını sorarsanız, Türkiye’nin güney sınırındaki Aynel Arap ve Tel Abyad’a müdahalenin başarılı olması durumunda Mümbiç’in bir önemi kalmayacak.
Yine, Türkiye için Suriye’nin çok daha derinlerindeki petrol bölgeleri (Deyrizor gibi) bizim hiç de ilgi alanımızda değildir.
TÜRKİYE’NİN İKİ TEZİ: TERÖR TEHDİDİ, SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ. İKİSİ DE KABUL GÖRDÜK
Hal böyleyken “Fırat’ın doğusu” meselesi Türkiye’nin iki tezi açısından hayati önem taşıyor. Birincisi, Türkiye’ye yönelik tehdit. İkincisi Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehdit.
Bu iki tez de artık uluslararası arenada kabul görmüştür. Hem Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması hem de Türkiye’yi tehdit eden teröre karşı kendisini savunma hakkı bütün uluslararası çevrelerce onay görmüştür.
Tek bir istisnası vardır o da Amerika’dır. Amerika hala PYD/YPG-PKK unsurlarını “DAEŞ ile mücadelede kara gücü” olarak görmek fikrini empozenin peşindedir. Ama güneş doğmuştur, gerçekler gün yüzüne çıkmıştır. Suriye’de DAEŞ ve türevi terör örgütleri sadece ve sadece derin Amerika’nın Ortadoğu’ya biçtiği yeni elbisede birer aparat olarak kullanılmaktadır. Eski Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezze Rice’nin “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” tezinin aparatlarıdır.
Ancak, “direş hattının” Türkiye tarafından tahkim edilmesi ve bu tahkimata uluslararası çevrelerin de dahil edilmesi Suriye ve bölgemiz ile ilgili Amerikan projesini şimdilik geriletmiştir.
Projenin çökmesi için Kuzey Suriye’nin mutlaka ve mutlaka “terörden” arındırılması şarttır.
Türkiye şimdi bu konuda adımlar atmaktadır.
“Rojava devrimi“ ifadesini bu günlerde ağızına alan var mıdır? Ya da “Kobani, Kobani” diye bağıranlar?
Sahi ne oldu o devrime? Yoksa baştan sona halüsinasyon mu görmüştük?
- Çocuk istismarcısının görüntüsü çıkmasaydı…
- Tacizcinin kamera görüntüleri çıkmasaydı yırtmıştı öyle mi?
- İğrenç bir olayın görüntüleri ortaya çıktı. Bir sapık, küçük kız çocuğunu taciz ediyor görüntülerde. Kandırmaya çalışıyor, götürmeye çalışıyor. Allah’tan yavrucuk o alçağın peşinden gitmiyor. Korkunç olay tacizle kalıyor.
- Şikayet üzerine alçak herif gözaltına alınıyor; önce. Savcılık makamı bu alçağı ifadesinin ardından salıveriyor… Eyvah!
- Sonra birden bir kamera kaydı ortaya çıkıyor. Ve kayıtta tüm olup biten görülüyor. Bu kez sapık herif yeniden gözaltına alınıyor. Bu kez mahkemece tutuklanıyor… Yine eyvah!
- Görüntü çıkmasaydı bu sapık aynı mahallede aynı çocuğa ve belki başkalarına da tacizde bulunmaya devam edecekti.
- Aynı sapık aramızda dolaşıp yine türlü türlü çirkinlikler yapacaktı.
- Çünkü, savcılık makamı görüntüler çıkmadan önce ifadesini alıp sapığı salıvermişti.
- Her yerde güvenlik kamerası olmadığını göre. Her güvenlik kamerası her şeyi kaydetmediğine göre. Güvenlik güçleri, savcılık makamı ve mahkemenin çocuklara karşı işlenen suçlarla ilgili şüphelilere daha da şüpheyle bakması gerekmez mi?
- Çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet, cinsel istismar, tecavüz gibi vakalarda, ille de güvenlik kamerası görüntüleri mi olmalı, tutuklamak için?
- İlle de ispat için gözümüze mi sokulmalı görüntüler.
- Sapık ifadesinde “yapmadım, etmedim demiş” diye salıverilir mi?
- Sapığın iyi hali mi olur?
- Bu arada bu sapığın ilk duruşmada dışarı çıkmayacağını garantisini kim verecek?
- Dışarı çıktığında yine sapıklık yapmayacağının garantisi nedir?
- Cezaların caydırıcılığı meselesi bu olayla yeniden gündemde olmalıdır. Çocuk istismarından kadına yönelik suçlara kadar cezaların bu işlere tevessül edenlerin aklını alacak seviyeye yükseltilmesi caydırıcılıkta önemli bir etkendir.
- Diyeceğim o ki Trabzon’un Ortahisar ilçesinde meydana gelen olay üzerinden yeniden ve ivedilikle “çocuğa karşı cinsel istismar” suçunun cezasının artırılması ve bu tür olaylarda tutuklu yargılamanın gerekliliğini tartışmamız elzemdir.
- Siz ne dersiniz?
- Sahi bir de “idam meselemiz” vardı. O iş ne oldu?
- Cezayı adalet kesmezse, devlet kesmezse herkes kendi cezasını kesmeye kalkar ki maazallah!
Hasan Öztürk