Çığlıklar kadar sessiz, gözden damlayan yaşlar!
Arşa uzanmış eller, eğilmiş kalbe başlar.
Bu ne nidâdır yâ Rab, kaplamış gökkubbeyi!
Güneş mi batmıyor ne! Nur doldurmuş geceyi.
Dünya koca bir kazan, güneş ve ay kepçesi.
Davul bir yarım küre, dört yanı sarmış sesi.
Uyanın ey yıldızlar; sahur zamanı geldi.
Kansın madde ve mana; susuzluk aştı bendi.
Büyük iftar sofrası; beyazdır onun rengi.
Cemal ederler ikram, dünyada yoktur dengi.
Atılır bir pare top; ardından bir sessizlik.
Kavuşur gündüz gece, kalmaz arada benlik.
Günahların çölünde, çatlamış dudaklarla;
Umuyoruz hasretle; can suyundan bir damla!
Elleri dâmeninde, Mecnun arıyor rehber.
Ey ayların sultanı, Leyla’dan var mı haber?
Bir kayıp sevgili ki; bize bizden de yakın.
Heryerdeki ol meçhül, ayândır sanma sakın.
Oruç yardan bir mektup, süveydâdır nişanı.
Kime gelirse bu zarf, yücedir onun şanı.