CHP’li Muharrem İnce, Ahmet Hakan’a önemli açıklamalarda bulundu…
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın ‘Çarşamba Sohbetleri’ne konuk olan CHP Genel Başkan Adayı Muharrem İnce, 7 Haziran döneminden adaylık sürecine, koalisyon görüşmelerinden meclis başkanı seçimlerine kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi. Genel Başkan olduğunda rakip olarak kimi göreceksini sorusuna, “Tabii ki Erdoğan’ı… Davutoğlu’nun bir siyasi figür olduğuna inanmıyorum. Her an değiştirebilir” yorumunda bulunan İnce, Kılıçdaroğlu ve Erdoğan karşılaştırmasına “Kemal Kılıçdaroğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın ortak yönünü söyleyeyim: İkisi de çalışkan. Çok çalışıyorlar. İkisi de asla üşenmiyor. Ama ikisi arasında bir fark var: Biri teşkilattan geliyor. Diğeri gelmiyor. Erdoğan parti teşkilatlarının her aşamasında çalışmış, gençlik kolu başkanlığı yapmış, İstanbul il başkanlığı yapmış, yani örgütün tozunu yutmuş. Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesindeki örgüt binasının nasıl ödenip ödenmeyeceğini biliyor. Ama Kemal Bey bunları bilmiyor” ifadesini kullandı.
Ahmet Hakan’a konuşan Muharrem İnce’nin sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
7 Haziran’dan sonra CHP’nin taktik ve stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz olsaydınız ne yapardınız?
Ben olsam koalisyona çok meraklı görüntü vermezdim. 35 gün kendimi oyalatmazdım. Muhalefeti zorlardım.
Meclis başkanlığı konusunda ne yapardınız?
Üçüncü turda mutlaka Deniz Baykal’ın çekilmesini sağlardım. Mutlaka “çekil” derdim. Risk alırdım. Hatırlayın: Üçüncü turda ortalıkta kimse yoktu. Bizim parti süreci yönetemedi.
Baykal’ın çekilmesini sağlayıp MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu mu destekleyecektiniz?
Tabii… Niye desteklemeyelim? Adamı Cumhurbaşkanı adayı yapmışız, Meclis başkanı mı yapmayacağız? Üçüncü turda kesinlikle bir şey yapılması gerekiyordu. Liderlik böyle anlarda ortaya çıkar, yoksa genel başkan olursunuz. Verilen işi doğru yapan yöneticidir, doğru işi bilen ise liderdir. Birinci tur, ikinci tur… Derken sıra gelmiş son tura… Meclis Başkanlığı’nı göz göre göre AKP alıyor. Daha oy sayımı devam ederken hemen CHP’nin grup başkanvekillerini çağıracaksın. “Bizim aday çekiliyor, Ekmeleddin Bey’i destekliyoruz” diyeceksin. “Aman MHP yan çizmesin” diye gideceksin HDP’nin grup başkanvekiline… Onlar da “boş oy vereceğiz” diye açıklama yapacaklar ama içeri girip dolu oy vereceklerdi. Amaç AKP’yi yenmek değil mi? Ben olsam bu krizi böyle yönetirdim ve Meclis Başkanı’nı mutlaka muhalefetten seçtirirdim.
Peki ama ya Baykal çekilmeye razı olmazsa?
Ne demek razı olmaz! Göz göre göre gidiyor Meclis Başkanlığı! Bakın, eğer Meclis’e muhalefetten biri başkan olsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir noktada olurdu. 1 Kasım seçimi olmazdı. AKP mecburen uzlaşmak zorunda kalırdı.
ANA muhalefet lideri olursanız… Rakip olarak kimi göreceksiniz? Erdoğan’ı mı? Davutoğlu’nu mu?
Tabii ki Erdoğan’ı… Davutoğlu’nun bir siyasi figür olduğuna inanmıyorum. Her an değiştirebilir.
Doğrusu bu mu peki?
Doğrusu bu değil. Ama ülkenin şartları bunu gerektiriyor.
Partiniz Erdoğan’la mücadele etmeme yolunu seçti. Onunla söz düellosuna gitmeme kararı aldı. Bunu doğru bulmuyor musunuz?
Doğru bulmuyorum. Eğer “kaçak saray”da oturan kişi size laf söylüyorsa cevabını vereceksiniz. Atatürk’e, İnönü’ye “iki ayyaş” diyorsa… Hiç affetmeyeceksin. CHP’nin başında oturan kişi, Atatürk’ün koltuğunda oturan kişi, onu paçavraya çevirmelidir. Mahkemelerde sürünmek pahasına, tazminat cezaları ödemek pahasına yapmalıdır bunu.
CHP’nin iyi kötü elinde bir yüzde 25’i var. “Eldeki yüzde 25 de gidebilir” endişesi içinde size destek verilmeyebilir. Ne dersiniz?
Değişim riskini alacaksınız. Yoksa eriyip gitmek kaçınılmaz olur. Yüzde 25 de garanti değil ki! Hiçbir oy çantada keklik değildir. DSP’yi hatırlayın: Yüzde 21 ile iktidar oldu, üç buçuk sene sonra yüzde 1’e düştü. Biz parti olarak bir “orta oy tuzağı”na saplanıp kalmış durumdayız. Yüzde 25’e razı olursak, statükoyu değiştirmezsek… Bu parti DSP’nin, DYP’nin kaderini yaşayacaktır.
HÜRRİYET