Antik Yunan düşünürlerinden Calinus’a, “Falanca yere hikmet sahibi biri gelmiş” derler. Nihayet halinden anlayacak birini bulduğunu düşünen Calinus yola koyulur. Hikmet sahibi denilen kişinin yakınına varıp bir müddet süzdükten sonra geriye dönüp uzaklaştığını görenler, “Onca yoldan geldin, şimdi neden görüşüp konuşmadan dönüyorsun” diye sorarlar. Calinus; “Hikmet ehli dediğiniz kişiyi bir ahmakla tartışıyor buldum. Hikmetten nasibi olan, muhataplarından belli olur. Binaenaleyh, o şahısla konuşmaya hacet görmedim” der.
Ortalık toz duman. Hak ve bâtılın meczolduğu zamanlardayız. Şairin dediği üzere; “Aceptir hal-i devrân: Bilen söyler, bilmeyen söyler” olmuş.
Cemiyetin cihetini tayin edenlere bakınız. “Fikir beyan edebilmek bu kadar ucuz mu Allah aşkına” dersiniz. Sokak lambası misali; insanların yoluna ışık tutması gereken zevatın peşine takılanların düşeceği yer çukur. Batılı mütefekkirlerin döşediği raylar üzerine yürüyen akılperest, aydıncıklardan serzeniş etmek beyhûde.
Münevver olmadan yazar olunmaz. Münevver, nur saçandır.
Ahlakî ve kültürel kıymetlere bağlıdır. Müşahede, tetkik, analitik düşünme ve ilmî tahlil kabiliyetini haizdir. Mefhûmlara evladı gibi sahip çıkar. Hadiseler ve içtimaî gelişmeler karşısında faaldir. Muhabbet ve adaletten ferâgat etmez.
Karıncaya ulu nazarı vardır. İdraki, imânın çizdiği ufuklara kement atma gayretindedir. Modernlik uğruna, mukaddesatla çatışmaz. İlimle ilimperestlik arasındaki farkın şuurundadır. Mücadelenin; dinle ilim arasında değil, kiliseyle ilim arasında vuku bulduğunu ve ilimin İslamın hamurunda mündemiç olduğunu iyi bilir.
İrfanı; yer yüzünü seccade, güneşi kandil telakki eder. Tecessüsü, harita hudutlarıyla mahdut değildir.
İstikbal için, mazinin aydınlığında ilerler.
Manevi hassasiyetlerini kaybedip, ‘özüne ecnebîleşme’ amansız hastalığına yakalananların hekîmidir.
Bulanık ve kirli malumat bombardımanından mahfûzdur. Gündemini kendisi tespit eder.
Yanmayan mum, etrafına ışık veremez. Dertsizden münevver çıkmaz.
Çağının aynasıdır. Tarih boyunca yükselen seslere karışıp istikbali selamlar.
Ve bir mütefekkir; “Dahi, hocasını iyi seçendir” der.
Bütün bir hayat vardır içinde. Acılarıyla, heyecanıyla, ızdırabıyla, aşkıyla, vecdiyle, imanıyla, günahlarıyla… her şeyiyle insanlık.
Yazmak kolay. İlkokul talebesi de yazar. Üslup sahibi olmak, atom altı dünyadan kozmosa, oradan da ötelerin ötesine kanatlanan bir şuur ve idrak mertebesi. Kalemşorluk ve malumatfuruşluktan uzaklarda; bir medeniyetin gözünden süzülen bir damla yaş olabilme dâvâsı.
Mütevazidir. Cehdi, bir harf olup kendi kulağına damlayabilmektir.
Münevver bir mektup. Kendinden sonrakilere bir nidâ.