İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na giren Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın binadan çıktığını kimselerin görmemesi üzerine başlayan bekleyişin gerilimi gün geçtikçe artıyor, bu gaybubet uluslararası bir hâdise halini alıyor ve dünya basınına bir zamanlar sık sık konu olan “Kaşıkçı” ailesinin ismi de uzun senelerden sonra bu tatsızlık sebebi ile yeniden telâffuz ediliyor.
Cemal Kaşıkçı’nın mensubu olduğu aile hakkında vaktiyle bizde de çok şeyler yazılmış ama yazılanların nerede ise tamamını Cemal’in amcası ve bir zamanlar dünyanın en zengin adamlarından olan Adnan Kaşıkçı ile alâkalı magazin haberleri teşkil etmişti.
Aradan epey uzun zaman geçip de Türkiye’nin Kaşıkçı ailesinden ve Adnan Kaşıkçı’nın mevcudiyetinden ne şekilde haberdar olduğunun artık tamamen unutulduğunu görünce, bir-iki hatırlatma yapmak istedim…
Medineli olan Kaşıkçı ailesinin birkaç nesil önceki geçmişi hakkında senelerden buyana ortaya çeşit çeşit iddialar atılır. Kaşıkçılar, bizdeki yaygın kanaate göre aslen Kayseri’nin “Germir” köyündendir, ailenin bazı erkekleri üç asır önce hac için Arabistan’a gidip Medine’ye yerleşmiş, “Kaşıkçı” ismi zamanla Arapçalaşıp “Kaşşugi” olmuş, 1900’lerin başında İttihad ve Terakki’ye katılmışlar, Medine’nin “muhtesip”i, yani vergi toplayıcısı olmuşlar ve Adnan Kaşıkçı’nın Avrupa’da tıp tahsil eden babası Muhammed Halid Khashoggi, yani “Kaşıkçı”, Suudi Arabistan’ın kurucusu olan Kral Abdülâziz’in doktorluğunu yapmıştır.
İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’na girip de çıkmayan Cemal Kaşıkçı işte bu Muhammed Halid Kaşıkçı’nın bir başka oğlunun, Ahmed Kaşıkçı’nın çocuğu idi. Adnan Kaşıkçı amcası, Prenses Diana’nın sevgilisi olan ve 1997’de Diana ile beraber Paris’te bir trafik kazasında can veren Dodi el-Fayed de halasının oğlu oluyordu…
Kaşıkçı ailesinin aslında Türk olduğu hakkında senelerden buyana böyle söylentiler mevcuttur, hattâ Osmanlı Arşivleri’nde Medine’de muhtesiplik yapan bir “Kaşıkçı” ve onunla aynı aileye mensup kişilerle alâkalı bazı belgeler de vardır ama ailenin geçmişi hakkında hiçbir kayda rastlanmaz.
Üstelik, Kaşıkçılar hakkında Avrupa’da yapılan bazı araştırmalarda ailenin aslının Türk değil Çerkes; asıl vatanlarının da Karadeniz’in kuzeyinde soyları Cengiz Han’a kadar uzanan Müslümanlaşmış grupların yaşadıkları “Kaşgan” bölgesi olduğu, Rus Çarları’ndan gördükleri baskıların neticesinde memleketlerini terkederek Medine’ye gittikleri ve orada yerleştikleri anlatılır.
“Kaşıkçı” isminin Arapça yazılışında da farklı telâffuz gerektiren ve şimdiye kadar pek dikkat etmediğimiz bir özellik mevcuttur: Arapça’da “k” harfinin bulunmasına rağmen “Kaşıkçı” adının ilk harfi “k” ile değil “sert h”, yani “k” ve “h” arasındaki “hı” ile yazılır; “hı”nın ardından bir de “elif” çekilir ve “Hâşukcî” diye telâffuz edilir.
Bizim “Kaşıkçı”, Batı’nın da “Khashoggi” yazıp “Kaşogi” okuduğu ismin Arapçası, işte bu şekildedir…
BURSA’DAKİ GÜZELLİK YARIŞMASI
Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına kadar “Kaşıkçı” dendiğinde hatırlara gelen ilk isim olan Adnan Kaşıkçı, bir zamanlar serveti ve maceralı hayatı sayesinde jet sosyetenin en meşhur mensuplarından idi… Gazeteler ve dergiler sahip olduğu milyarlarca doları, dünyanın dört bir tarafındaki malikânelerini, özel uçağını, sonradan Donald Trump’ın satın aldığı devâsâ yatını, dâvetlerini, dostlarını ve yaşayışını anlata anlata bitiremezlerdi…
Türkiye, silâh tüccarlığından aracılığa ve milyarlarca doların devrettiği çok büyük yatırımcılığa kadar bin türlü iş yaptığı söylenen Adnan Kaşıkçı’yı 1980’lerin başında, yine o senelerin bizdeki bir başka meşhur ismi, Süha Özgermi sayesinde tanıdı…
Etrafı her zaman birbirinden hoş hanımlarla çevrili olan Süha Özgermi’ye bu hevesi sebebi ile “Millî çapkın” denirdi ama Osmanlı İmparatorluğu’nun aristokrat bir ailesinden gelen, Sultan Abdülhamid’in mabeyincilerinden Faik Bey’in torunu olan Özgermi’nin 1980’lerin başına kadar önemli bir tekstil fabrikatörü ve tekstil ihracatında da vergi rekortmeni olduğu pek bilinmezdi. Türk Musikisi’nin 20. asırdaki en seçkin bestekârlarından olan Refik Fersan’ın hanımı kemençe sanatkârı Fahire Fersan halası, Refik Bey de dolayısı ile eniştesi idi ve ailesinde önemli devlet adamları da vardı.
Çok sevdiğim bir dostum olan rahmetli Süha ağabey fabrikasını 1980’lerin başında sattı, iş dünyasından ayrıldıktan sonra gençlik senelerinden itibaren yaşadığı hızlı hayatı daha da renklendirdi; dünyanın dört bir tarafını gezdi, dolaştı, eğlendi ve değişik şehirlerde güzellik yarışmaları organize etmeye başladı.
Süha Özgermi’nin Avrupa’daki zevk u safâ günlerinde tanışıp dost olduğu meşhurlardan biri de Adnan Kaşıkçı idi… Kaşıkçı o senelerde İspanya Kralı Juan Carlos’un aracılığı ile Türkiye’de iş yapmak için teşebbüslerde bulunmuş ama zamanın Cumhurbaşkanı Kenan Evren kendisinden pek hoşlanmadığı için girişimleri neticesiz kalmıştı.
Adnan Kaşıkçı, Türkiye’ye işadamı olarak giremedi ama Süha Özgermi sayesinde karşımıza mükemmel bir magazin figürü olarak çıktı! Üstelik sadece kendisi değil, güzelliği ile meşhur olan ve dillere destan yatına ismini verdiği kızı Nebile de… Nebile Kaşıkçı, Süha Özgermi’nin organizasyonunu yaptığı güzellik yarışmalarında jüri koltuğunda oturuyor, meselâ Bursa’da düzenlenen “Miss Globe” müsabakasında Ali Şen, Coşkun Sabah, Nazan Saatçi, Alâaddin Yazıcı, İranlı oyuncu Cihangir Gaffari ve “Haydar Paşa’nın torunu” diye tanıtılan bir başka magazin figürü Christine Haydar ile beraber “Globe”un, yani “yerküre”nin en güzel kızını seçiyordu!
Süha Özgermi, o senelerde Adnan Kaşıkçı’yı Türkiye’ye defalarca getirdi, burada beraberce iş yapabilmek için hayli çaba sarfetti, daha sonra aynı çabayı başka girişimciler de gösterdiler ama olmadı… Serveti seneler sonra tükenen Süha Özgermi dünyadan 2013’te ayrıldı, Kaşıkçı’nın talihi de zamanla tersine döndü, hattâ bir ara İsviçre’de hapse bile girdi, onun serveti de zamanla eriyip gitti ve hayata geçen sene İngiltere’de bir hastahane odasında beş parasız vaziyette veda etti…
İşte, önceki hafta İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’na girmesinin ardından kayıplara karışan Cemal Kaşıkçı’nın mensubu olduğu aileden birkaç enstantane…
Murat Bardakçı