ABD Savunma Bakanı Ashton Carter bu akşam ABD Senatosunda yapılan bir oturumda terör örgütü PKK ile YPG ve PYD arasında ilişki bulunduğunu kabul etti. Haliyle bu açıklama Türkiye’de ses getirdi. Lakin, ABD gibi kaypak siyaset güden bir ülkenin açıklamalarına kulak asmamak ve içini çok doldurmamak lazım.
ABD, PKK’yı kuruluşundan beri tanıyan, damarlarında gezmiş, işine gelince kullanmış işine gelince uyku hücresi halinde bekletmiş bir terör destekçisi ülkedir.
ABD bugün DAEŞ ve PKK ile aynı eksende güvenli bölgeye karşı duran ve bunu hiçbir gerekçe ile açıklayamayan bir ülkedir.
ABD kurumları ve ekonomisi SİYONİSTE ve SİYONİSTİN maksatlarına hizmet eden bir merkez ülkedir.
ABD bugün sinsi bir maksat uğruna PKK, PYD ile ilişkilidir derken milletimizin aklıyla alay etmektedir.
Sizce aşağıdaki açıklamayı kim yapmıştır.
“Nezip Fazıl Kısakürek’in konferansına gider, bayağıda etkilenirdim. Daha çok Burjuva felsefesi ile ilgileniyor, bu tip yazar ve kitapları okuyordum. Bir yandan da Maltepe Camii’nde namaz kılardım. Din ve felsefenin yer değiştirmeye başladığı dönemlerdi”
Siz bu açıklamalar kimindir diye düşünürken ben devam edeyim.
Bu açıklamayı yapan kişi 1969 yılında “LAİKLİĞİ” Voltaire’in bir sözünü tekrarlayarak “Tanrı’yı da insan yaratmıştır.” diyen Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in cenaze namazı kılınmasın diye protesto yapan biridir.
Hala tanıyamadınız değil mi?
Devam edelim…
Bakın yılların gazetecisi Avni Özgürel bu kişiyi nasıl anlatıyor.
“O dönemlerde Türkiye’de özellikle gençlik arasında sol hareket gelişiyordu. Devlette sağda, milliyetçi diye isimlendirdiği gençlerin örgütlenmesini yüreklendiriyordu. Komünizme karşı bazı materyaller geliyordu. Bizde bunları dağıtıyorduk. Bu yayınları Fikir Ajansından alır dağıtırdık. Bende o ajansa giderdim. 1966-67 yıllarında ajansta gördüğüm o genci yıllar sonra medyada gördüm”
Yıllar sonra Avni Özgürel bu kişiyle bir röportaj imkanı bulur ve malum şahsa “ajanstaki çocuk sen miydin?” sorusunu sorar. Malum kişi “Evet bendim ama ben bunları sonra açıklayacağım” der.
Fikir Ajansını araştırdığınızda Komünizm ile mücadele için kurulmuş ve MİT’in desteklediği bir ajans olduğu ortaya çıkar. Zira Avni Özgürel bir röportajında bu bilgiyi doğrular.
Yani hanımefendiler, beyefendiler bahsi geçen kişi bir nevi MİT için çalışan bir gençtir.
1966 yılında 18 yaşında bir genç MİT’e bağlı bir ajansta komünizme karşı savaşırken 26 yaşındaki başka bir genç güvendiği 14 kişiyle uzun ve sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkmaktadır. Ne tesadüftür ki bu gençte Komünizm ile mücadele eden bir dernekle bağlantılıdır.
Şimdi diyeceksiniz hoppala Kemal Furkan biz bir gençle başladık oldu mu sana 2 genç..!
Sabredelim ve devam edelim.
MİT’e bağlı ajansta çalışan genç, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının öldürülmesini protesto ederken yakalanmış ve halkı isyana teşvikten ve bildiri dağıtmaktan tutuklanır ve suçlanır. Lakin garip şekilde iddianameyi yazan Askeri Savcı iddianameyi değiştirir ve genç küçük bir ceza ile dışarı çıkar. Bu olay sonucunda gencin MİT tarafından korunduğu açık hale gelmiştir.
Peki ZAMANIN MİT’inin koruduğu genç kimdir?
Bu genç 1975 yılında bir örgüt kurar bu örgüt bir TERÖR örgütüdür. Terör örgütünün adı PKK’dır. Çoluk-çocuk demeden insanımızı katletmiştir. Bu genç terörist başı Öcalan’dır.
12 Eylül döneminde millet kırılırken PKK’ya bilgi verildiği ve TERÖR Örgütünün silahları ile ortadan kaybolduğu yıllar sonra ortaya çıkacaktır.
Bu arada sanmayın ki diğer genci unuttuk.
Bu iki gencin ortak bir özelliği vardır.
İkiside ABD kaynaklı darbeden zırnık zarar görmeden çıkmıştır.
12 Eylül döneminde ABD kaynaklı bilgi sayesinde Terör Örgütünü uyku hücresine geçiren Öcalan iken, diğer genç 12 Eylül darbesini yapanlara “Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.” diyen Fetulah Gülen’dir.
Şimdi bir adım geri çekilin ve “PKK-PYD bağlantısı vardır” ABD’nin daha doğrusu SİYON’un yeni oyununu görün.