Gider kemâle mehtap; menzil hilaldir iki büklüm.
Hüsn ü cemal önünde; ebru-yi nâzdır iki büklüm.
Tevâzu etse şâyet, aldanma ehl-i riyâya;
Ok gizli sînesinde, eğri yaydır iki büklüm.
Secde olup kırarsan; nefs-i emmarede kibri;
Karşında duran dimdik, her mihraptır iki büklüm.
İstersen seyr-i eflâk, aç elin kırık gönülle;
Kuşta kanat olan tüy; bak, kırıktır iki büklüm.
Hâşâ değil tevâzu, ebru-yi yârda eğilme.
İnce yaya çekilmiş; şûh nigâhtır iki büklüm.
Olmaz kemersiz köprü; köprüsüz, sudan geçilmez.
Sermest geçen ömürden, ihtiyardır iki büklüm.
Boyun bükük gerektir, olsak ta âzâde-meşrep;
Gönül çalan gururlu, zülf-i yârdır iki büklüm.
Düşman tevâzuundan; aldandı, emîn olanlar,
Ava sinsice gelen, her sayyâddır iki büklüm.
Ağır başlıdan zâhid, bekleme rânâlık zinhâr!
Kaynar kazan altında, ten-i hâktır iki büklüm.
Boynu bükük gidilse; hangi gönül açılmaz.
Ferhâd’a yolu açan; bir kazmadır iki büklüm.
Cevr-i felek vurunca, ay nasıl eder müdarâ?
Bir dairedir kalkan, bazen yaydır iki büklüm.
Bilmek murâd edersen, serencâmımı Serâzât;
Alnımda nakş-i ebru, iki kaştır iki büklüm.