Biraz içinizi acıtarak başlayacağım aslında…
Yutkunacaksınız,Düşüneceksiniz,Sonra İnsan iseniz,Üzülecek gözlerinizden belki dışarı akmasa da içeri doğru gözyaşlarınızın aktığını hissedeceksiniz…
Önce mis gibi elma kokusu hissedildi, Sonra ölüm…
Memede çocuklar öldü, Yaşlılar öldü,Gençler öldü,Pirinç tarlasında kadınlar öldü,O semirilmiş hayvanlar öldü,Çiçekler öldü, Kuşlar öldü…
Her şey öldü….
Yer Halepçe, Tarihler 16 Mart 1988’i gösteriyor.Meşhur Baas Partisinin Başında bulunan Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in emri ile Halepçe’ye Kimyasal Silahlarla saldırılıyor.Binalar her şey yerli yerinde duruyor,Sadece bombanın isabet ettiği bir kaç bina dışında hiç bir yerde hasar yok! Ama gezmeye başladığınız Halepçe’de Kimisi sofra başında,Kimisi tarlada,Kimisi Traktörünün başında,Kimisi iş yerinin kapısında,Kimisi yatağında, Kimisi avlusunda çay demliğinin başında,Kimi bebekler ise salıncakta,Ama hepsi ÖLÜ! Burnunuza ise gelen ağır bir ceset kokusu…
Halepçe Katliamı sonrası kurtulan Kürtler sadece bir yatağı,yada döşeği,yada kendine göre neyi kaldıysa! ailesinden geriye kim kaldıysa! onlarla birlikte İran ve Türkiye yolunda…
Halepçe katliamında bazı resmi kaynaklar 5.000 kişinin öldüğünü,7.000 kişinin ise yaralandığını söylüyor. Ve tam 1.000.000. kişi de hızla İran ve Türkiye sınırına doğru kaçıyor…
Turgut Özal’lı Türkiye bölgede ağabeyliğini yapar ve gelenlere kucak açar,O kış günü çamur deryalarını yararak Türkiye’ye sığınmak isteyenlere Sıcak bir Çorba,Bir ekmek ve barınma için yerler ayarlanmaya çalışılır….
Türkiye onları bağrına basar ve kardeşimsin der,Kürtsün demez,Sunni’sin demez,Şii’sin demez,Şu sun, bu sun demez,İnsansın der…
Tarih 1989…
Dönemin Bulgaristan Devlet Başkanı Jivkov ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin son lideri ( 1985-1991). Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, bir araya gelir.
Jivkov: Ülkemizde iki büyük sorun var. Birincisi ekonomi. Bunu halletme şansımız var. İkinci sorunumuz ise Müslümanlar. Elimizdeki verilere göre bunların sayısı 800-850 bin civarında. Yıllık nüfus artışları ise 15-16 bin. Eğer bir tedbir almazsak 20 yıl sonra Bulgaristan ikinci bir Kıbrıs’a dönüşecek. Bizim hesaplarımıza göre, 500 bin kişiyi göç ettirmemiz gerek. Ancak sizin de anlayacağınız gibi, Türkiye’nin bunları kabul etmesi mümkün değil. Bunun için yeni bir politika üretmemiz lazım. Bunu en kısa sürede hazırlayıp Politbüro’ya sunacağım. Ama kesin görüşümüz şu: Biz bunları asla Türk olarak kabul etmeyeceğiz.
1989 Yılına kadar önce Türkçe isimler nüfus kağıtlarından silindi,İslam yasaklandı,Türkçe isimli yerlerin isimleri değiştirildi yetmedi,Hıristiyanlaştırılmaya ve Bulgarlaştırılmaya karşı olanlara Ekmek dahi verilmedi…
İşte sıcak tarihler:
21 Mayıs 1989: Bulgaristan, Türkler’i Avusturya üzerinden göçe zorlamaya başlar…
2 Haziran 1989: Binlerce soydaş, Türkiye sınırına gönderilir…
23 Haziran 1989: Jivkov, Gorboçav’la Kremlin’de bir araya gelir…
7 Ağustos 1989: Göç eden soydaş sayısı 400 bini geçer…
Turgut Özal’lı Türkiye tam bir yıl sonra yeni bir Göç dalgası ve Yeni bir Mülteci sorunu ile karşı karşıya kalır…
1988 Yılında Halepçe katliamı sonrası Türkiye 500.000’den fazla göç alır,Ardından Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızla bu sayı 1.000.000’unu hayli hayli aşar,Zira ilk gelen 400.000 kişilik soydaşların ardı arkası kesilmez. Türkiye 50 Milyon bile değil! Ekonomisini toparlamak için çabalıyor…Gelen soydaşlara Aş,İş,Barınma sağlanmak zorunda…
Türkiye’nin her bir yanı Bulgar göçmenlerinin çadırları ile dolu…
İstismar edilenler,istismar edenler, Çalışanlar, Yatanlar, Hırlısı, Hırsızı, Azimlisi, Çalışkanı, Dindarı ne ararsan var içlerinde gelenlerin…
Türkiye bir şekilde bu insanlarında derdiyle dertlenmekte bir yandan da çareler aramakta,Halk bir şekilde gelen soydaşlara el-kol olma derdinde…
Ve dönemin Siyasi Partileri,
24 Haziran 1989: ANAP-SHP-DYP Taksim’de Bulgaristan’ı protesto mitingi düzenler…
Sağcısı,Solcusu,Şucusu,Bucusu hepsi bir araya gelir büyük bir miting ile Bulgaristan Protesto edilir.Dönemin Muhalefet Parti Liderleri kalkıp ta Soydaşları geri gönderelim demez,Tıpkı bir yıl önce Halepçe katliamında gelenlere demedikleri gibi…Yani Şimdi ki Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi kalkıp ta Suriye’lileri geri göndereceğim diye bas bas bağırmaz…
Türkiye Hem Doğu’dan hem de Batıdan bir anda 1,5 Milyon göç almış,Hala IMF kapısındayız! 50 Milyon bile değiliz,Ekonomimiz daha yeni yeni biraz nefes alacak gibi ama hala kemer sıkma politikaları tam gaz devam ediyor.Çok öyle Lüks bir ülke yok, Hala Telefon almak için yıllarca değil de artık Aylarca beklediğin dönemlerin sonu. Cep Telefonu değil tabii ki de,Normal Ev Telefonu…
Hem Batıdan hem de Doğu’dan 1 yıl ara ile gelen göçmenleri bağrına basan Türkiye bir tas çorbasını paylaşır, Hamd olsun ki o bir tas çorba onlara’da yetti,bizlere’de…
Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımıza gelenlerin bir çoğu meslek sahibi yada iş adamı idi.Geldiklerinde tekrar hayata bir çocuk gibi yeniden başladılar,Çok zorluk çektiler,çok fazla şeylerini yitirdiler ama Türküz dedikleri için İslamız dedikleri için hayatları cehenneme çevrilince daha doğrusu Trenlere bindirilip Türkiye’ye gönderilmeye başlanınca yeni bir hayat sınavına daha girdiler.İçlerinde iyisi de vardı kötüsü de,Eğitimlisi de ,Eğitimsizi de, Zengini de vardı ,Fakiri de…
2 Valiz,3 Çocukla apar topar gönderilen o göçmenlerden bir çoğu şimdilerde İş-Güç sahibi,Ev-Bark Sahibi kimisi vatan topaklarında Allah’ın rahmetine kavuştu,Kimisi Torun sahibi kısaca onlar neredeyse göçmen olduklarını unuttular,bizlerde onların göçmen olduğunu…
Şimdilerde Türkiye 78 Milyona dayanmış vaziyette,80 Milyonlar yakın…
IMF’nin kapısında değiliz,IMF bizim kapımızda…
Sürekli sanayileşen,Sürekli gelişen,Sürekli Milyar $’lık yatırımları ile Dünya’nın ilgisini çeken bir Türkiye,
Bölgesinde söz sahibi olan,Siz ne derseniz O demeyen,Hayır bu böyle olacak,Olmalı diye direten yeri geldiği zaman da ben yaptım oldu diyen bir Türkiye…
Kısaca biz ona YENİ TÜRKİYE diyoruz…
Kapımızın hemen yanında ise Suriye’li bir çocuk elleri kirli ama kalbi temiz, 1tl’ye mendil satmanın derdinde…
Hakir ve hor bakışlarımız çocuğun üstünde!
O’nun bir çocuk olduğunu unuttuk!
Nereden biliyorsun ki,O çocuğun iç savaş olmadan önce senden çok daha şatafatlı yaşamadığını, ya da nereden biliyorsun o çocuğun ülkesinde aslında çok zengin birisi iken şimdi sadece annesine yada kardeşine ekmek almak için mendil sattığını…
Hadi,Gözlerini bir kapat!
Zihninde canlandır! Sen aynı pozisyondasın! CHP’lideri Kemal Kılıçdaroğlu’da senin için bas bas bağırıyor! “Onları Suriye’ye geri göndereceğim!”
Kalsan açlıkla imtihandasın,Çalışmak zorundasın,Geri gönderilirsen ölümün seni bulması an meselesi!(Gerçi ölüm yazıldıysa sıcak yatağımız da bile bulacağını Rabbim bizlere bildiriyor.)
Can Tatlı…
Ürperdi mi Kalbin biraz….!!!
Ülkende saygın bir İş Adamısın yada çok iyi mevki de bir bürokrat hadi sen Ülkenin saygın Üniversitelerinin birisinde Profesör unvanlı bir Doktor’sun yada bir bilim adamı,Bir gece aniden evin bir bombardıman ile tarumar oldu! Eşini yada çocuklarını kaybettin! Apar Topar elinde avucunda ne varsa yanında yükte ağır,Paha da ağır ne varsa aldın,Geriye yakınında kimin varsa onunla birlikte, Kaç ay dayanabilirsin! Ne yapabilirsin?
Türkiye’desin ama Türkiye’ye göre Türkiye’de değilsin!!!
Profesörsün!Ama Çalışma iznin yok!Başka bir iş bilmezsin!Hamallık yapamazsın,Hem yaşın hemde bedenin buna müsait değil! Yoksa kapıcılık mı yapsan? Oda tabii eline geçerse! Kaçak olarak! Yoksa çöp mü toplasan? BECEREBİLİR MİSİN? Ne o zoruna mı gitti? Profesör olman burada bir işe yaramıyor!!! Bence seni hırsız olarak addetmezlerse 1/3 paraya bir lokanta da bulaşıkçılık yap! Belki en azından artıklardan sana da verirler eve de götürürsün biraz da! Çocuklarda aç çünkü! Isınmasan da olur,Sen ne de olsa Suriye’li’sin!!!!
Hani diyorum ki!
Suriye iç savaşa girdiği ilk dönemlerde Türkiye’ye ilk kaçan zengin iş adamlarını ve Ailelerini mi öncelikle Suriye’ye göndersek? Türkiye’ye katma değer katan İş yeri açan,İthalat ve İhracat ile uğraşan,Suriye’li Mültecileri ellerinden geldiğince istihdam etmek için çırpınan o iş adamlarını?
Ne dersiniz? Sayın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi düşünüyorsanız eğer ilk önce ilk gelen Suriye’lileri göndermemiz lazım! Yoksa onlar zengin oldukları için,istihdam sağladıkları için Türkiye’ye katma değer kattıkları için kalsınlar mı? Milyon $’larla gelen Suriye’lilerden bahsediyorum! Ne dersiniz? Geri gönderelim mi?
Aklıma parlak bir FİKİR! geldi!!!
Yıl 1944 Stalin’li Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Dönemi ve Türkiye’nin de İsmet İnönü’lü yılları…
Tam sayısı belli olmamakla beraber Sovyet zulmünden kaçan kim tarihçilere göre 146 kimi tarihçilere göre de 417 Azeri Türkü,Türkiye’ye sığınır.Ve İnönü’nün emriyle geri iade edilirler,Sınırı geçen Azeriler tek tek çoluk-çoluk,Yaşlı-Genç bakılmaksızın Rus Askerleri tarafından kurşuna dizilir.Türk tarafı bu vahşeti canlı olarak izler!Azeri Türkleri Teslim eden Türk subayı Serder Abad olay sonrası aklını yitirir ve Akıl hastanesinde vefat eder.Geri gönderilen Azerilerin ise yanlarında getirdikleri tüm kıymetli takı ve paralara ise Türkiye’de el konulur.
Günümüz’de ise Danimarka’da bir kanun yasalaştı! Nedir O kanun? Danimarka’ya gelen tüm Mültecilerin yanlarında getirdikleri tüm kıymetli şeyler,Alyans dahil,Para,Mücevheratın hepsine Danimarka Hükümeti tarafından el konulacak ve Danimarka hükumetinin malı sayılacak.
İnsanlık dışı olan bu uygulamayı belki de bazıları düşünüp “Neden olmasın,Güzel fikir!” diyerek bu fikre atladıklarını düşünüyorum.Bizde gelen Suriye’lileri Katil Esed’e teslim etsek! Sınırı geçen her Suriye’li Mültecinin öldürülüşünü film seyreder gibi çekirdek çitleyerek izlesek nasıl olur? Bu arada geri gönderirken Üzerlerinde kıymet ihtiva eden hiç bir şey bırakmasak! Hatta Altın dişleri varsa onları da söksek! Ne de olsa biraz sonra hepsi kurşuna dizilecekler,Hiç birine ihtiyaçları kalmayacak…
Nasıl Avrupalılaştık mı?Medeni olduk mu?İçinize sindi mi?
İnsanı duygularınız yerinde duruyor mu? Yoksa hala CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi mi düşünüyorsunuz?
Ya da daha gerilere gidelim mi?
Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızı önce göndersek yok olmadı derseniz daha geriye gidelim! Onlardan önce gelen Halepçe katliamından kaçan Kürtleri mi geri göndersek? Kesmedi mi? O zaman şöyle yapalım, Bundan 500 sene evvel İspanya’dan kaçan ve Türkiye’nin kucak açtığı Yahudilerden mi başlasak geri göndermeye ne dersiniz?
Kanada’nın yeni çiçeği burnunda Başbakanı Justin Trudeau’nun 1 Uçak dolusu topu topu 137 Suriye’li göçmene yaptığı karşılamayı Türkiye’de bulunan 3 Milyonu aşkın Suriye’liyi göndersek! Onlarada aynı karşılamayı yapsalar!Ardından Bulgaristan daha sonra Halepçe’den kaçanları göndersek en son Gemi’ye de 500 yıl önce Türkiye’ye sığınan İspanyol Yahudilerini bindirsek! Ne dersiniz? Kabul ederler mi? Yoksa 2.Uçak daha inmeden o uçağın rotasını başka bir ülkeye çevirmesine zorlarlar mı?
Türkiye şuan isteseniz de istemeseniz de 3 Milyon Suriye’liye bakmak zorunda!
Türkiye Jeopolitik konumu nedeniyle ne tarihinde ne de günümüz de hiç bir zaman dış etkenlerden izole olamadı,Olamazda.Türkiye İpek yolu üzerinde bir çok milletin iç içe kaynaştığı kozmopolit bir yapı’da. Hem Avrupa ile Hem Asya ile Hem Afrika ile Hemde Kuzey’de ki soğuk bölgenin geçiş yolu üzerinde.Harita’da ister sağından ister solundan bakın ister altından ister üstünden,neresinden bakarsanız bakın her bölgenin Anahtar ve Kilit Ülkesi Türkiye.
Türkiye bir yandan büyümek bir yandan da Jeopolitik konumu dolayısıyla yeri geldiği zaman bölgenin Ağabeyi pozisyonunu almak zorunda.Haliyle Türkiye’nin bugün 3 Milyon Suriyeli Mülteciyi Muhacir görmek kendisi de Ensar olmak gibi bir zorunluluğu ortada…
Buna aksi fikir üretenlerin ise hemen kendi atasının dedesinin nereden geldiklerini araştırmalarının tam vakti! Zira Anadolu’nun zamanında kendilerini kabul ettikleri gibi kendi Ana vatanlarına dönmelerinin tam vakti…
Yok hayır diyorsanız eğer,CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi düşünüyorsanız! Atanızı biraz daha araştırmanızı öneririm! Zira bundan 1,5 Yıl önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun teyzesi öldü! Hatta o zaman CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ölen o teyzesini çok sevdiğini kendisi söylemişti. Tunceli’nin bir köyüne sessiz sedasız defnettiler,Biraz araştırsınlar!Nereye ve nasıl bir tören ile defin işlemi gerçekleşmiş…
Hayır bilemiyorum! Belki de az/biraz geriye gitsek! Dedelere kadar,Yol Ermenistan’a çıkar mı?!?!