Toplumsal hayatın vazgeçilemez unsurlarından olan hukuk ve adalet, bir toplumdaki fertlerin belli bir düzen ve huzur içerisinde yaşamalarını sağlar. Hukuk kelime anlamıyla; bir toplumdaki insanların birbirleriyle ve devlet ile olan münasebetlerini düzenleyen kuralların tamamını ifade eder. Adalet ise; hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla hukuk, adalete ulaşmanın yegâne yoludur.
Bir cemiyeti bir arada ve düzen içerisinde tutmak için belirli kuralların olması gerektiği muhakkaktır. Ancak bu kuralların amacı adaleti tesis etmek değil ise; cemiyette huzursuzlukların, kargaşanın olması ve en nihayetinde de cemiyetin dağılması kaçınılmazdır. Bir başka ifadeyle insanların adil yönetilmediği ve haklarını adilane olarak alamadıkları hissiyatına kapılmaları, hukukun işlevsiz kalmasına sebep olur.
Her toplumda ve elbette ki ülkemizde dönem dönem, toplumun farklı kesimlerinden hukuk ve adaletin olmadığı şikâyetlerini duymak mümkündür. Bu şikâyetlerin temelinde, toplumu oluşturan kişilerin hırs ve arzuları yatmaktadır. Doğaldır ki hukuk ve adaletin bireylerin menfaatine aykırı işlemesi memnuniyetsizlikleri de beraberinde getirir. Ancak unutmamak gerekir ki hukuk ile adaleti tesis etmek; sadece siyasal erkin ya da devletin görevi değil, aksine toplumu oluşturan bireylerin her birinin de görevidir. Yani bir birey hukuk kurallarına uyarak gerek devlete gerek toplumu oluşturan diğer bireylere karşı hırs ve arzuları doğrultusunda değil, adil olarak hareket ediyorsa adaleti tesis etmedeki görevini yerine getirmiş olacaktır. Toplumdaki her birey bu görevini yerine getirirse, siyasal erki de meydana getirenler bu bireyler olacağı için, toplumdaki adalet sağlanacaktır.
Hukuk ve adalet ile ilgili bahsetmiş olduğumuz hususlar ülkemiz için de geçerlidir. Ülkemizde de hukuk ve adaletin işleyişinden memnun olmayan kesimler olduğu aşikârdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ülkemizde de her dönemde farklı kesimlerin hukukun işleyişi işe adaletin tesisinden memnun olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bunun da sebebi gerek menfaat çatışması gerek hukukun işleyişindeki aksaklıklardır. Dolayısıyla ülkemizde hukuku kuralları yoluyla adaleti tesis edebilmek için hukukun işleyişindeki aksaklıkları düzeltmek gerekir.
Ülkemizde hukukun işleyişindeki aksaklıkları giderebilmek için her birimize ayrı ayrı görevler düşmektedir. Öncelikle ülkemiz için yeni bir anayasanın yapılmasının gerekliliği su götürmez bir gerçektir. Yeni anayasa ile birlikte tüm kanunlarımızdaki boşlukların giderilmesi ve yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Ancak yeni anayasa ve kanunlarımızdaki gerekli düzenlemelerin tek başına, hukuk sistemimizdeki ve hukukun işleyişindeki aksaklıkları giderebilmesi yeterli değildir. Bir birey olarak hepimizin adilane hareket etmeyi öğrenmemiz, hukuk kurallarını ideolojilerimize göre değil adalete uygun olarak uygulamamız gerekmektedir. Bunun için hukuk kurallarını uygulayan mercilere, adalete uygun hareket edecek kadroları toplum olarak yetiştirmemiz gerekmektedir.
Devletimizin, milletimizin varlığı ve devamı için hukuk sistemimiz adalete uygun işlemelidir. “Adalet mülkün temelidir.” sözü de göz önüne alındığında devletimizi ayakta tutan temeli güçlü tutmalıyız.