Abdullah-ı Dehlevî hazretleri, çok büyük evliyâdır. Nice fâsık, günahkâr kimseler, hattâ kâfirler, Onun bir teveccühüyle hidâyete kavuşurlardı.
Meselâ güzel, yakışıklı bir Hristiyan genç vardı.
Bu genç, her nasılsa bu zâtın dergâhının önünden geçerken merak edip içeri girdi…
Abdullah-ı Dehlevî hazretleri, o sırada bâzı talebesiyle sohbet ediyordu…
O da bir kenara oturdu.
Severek sohbeti dinledi.
Hiç duymadığı şeylerdi bunlar.
Büyük zevk aldı anlatılanlardan.
Talebeler içlerinen;
“Bu Hristiyanın burada ne işi var ki?” diyorlardı.
Büyük velî şefkatle bir “nazar” etti ona.
O anda gencin kalbinde “tatlı bir şeyler” dolaşmaya başladı. İmân nûruyla aydınlandı.
Hidâyet gelmişti.
Şehâdeti getirdi.
Ve îmânla şereflendi oracıkta.
● ● ●
Bu zât bir sohbette;
“Bir Müslüman, bir günah işlediğinde, pişmanlık duyarsa, bu pişmanlığı, onun için bulunmaz nimettir” buyurdu.
Sordular:
“Neden efendim?”
Buyurdu ki:
“Çünkü bu pişmanlığı, tövbe demektir. Allah korusun, eğer üzülmek olmaz ve günah işlemek tatlı gelirse, bu hâl, günahta ısrardır ki, imânına zarar verebilir mâzallah.”
Abdülatif Uyan