HDP bir yandan PKK’ya laf söyletmezken Suriye’de PYD’nin Askeri bir güç olduğunu çözümün olmazsa olmazı gördüğünü ayrıca (IKBY) Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile de dirsek temasından vazgeçemediğini hepimiz biliyoruz.Objektif olarak baktığımızda bu üçgen aslında HDP’nin en büyük açmazı. Zira PKK,PYD ve Mesut Barzani’yi bir araya getirebilmek mümkün değil.Peki neden HDP,Mesut Barzani’den vazgeçemiyor?
HDP’nin vazgeçemediği bu üç unsuru tek tek incelersek eğer;
PYD,Suriye’de tamamen bağımsız olmasa da bir Kürt devleti yada bir Kürt bölgesi istiyor,Haliyle DEAŞ ile de savaşı sırasında ilk önceleri ABD ile ortak hareket ederken şimdilerde Rusya ile ortak hareket ediyor. HDP’ye yakın Sosyal Medya hesaplarında da ilk önceleri ABD yanlısı yayınlar yapılırken şimdi Rusya yanlısı yayınlar yapılıyor. Sözde bölgesel Kürt devleti yada Bölgesi isteyen PYD’nin de kendi içinde açmazları var. Bunlardan en önemlisi ise bölgeden Arap ve Alevi Türkmenleri bölgeden çıkartırken Sünni Kürtleri de bölgeden çıkartıyor.Kendisine ait bölge de Sünni İslam unsurunu aslında bu açıdan baktığımızda kaldırmaya çalışıyor.
HDP, diğer yandan da Irak Bölgesel Kürt Yönetiminden de vazgeçemiyor.Mesut Barzani ile sürekli görüşmelerinde PKK’nın Silah bırakmasını isteyen Barzani ile de ters düşse de Irak Bölgesel Kürt Yönetiminden destek istiyor.Mesut Barzani liderliğinde ki IKBY’nin yapısına baktığımızda ise Sünni Kürt yapısı ortaya çıkıyor.Mesut Barzani’nin geçtiğimiz hafta(9/12/2015) Türkiye ziyaretinde de bir araya gelen HDP üst yönetimine, Barzani Güneydoğu’da hendeklerin kapatılması ve PKK’nın silah bırakması gerektiğini söyledi.Üstüne birde Mesut Barzani’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan da övgü ile bahsetmesi ise HDP heyeti için şok üstüne şok yaşanmasına sebep oldu.
PKK ve HDP’yi ise çok anlatmaya gerek var mı bilmiyorum ama HDP’nin sürekli PKK’nın üzerine toz kondurmaması,Kandil’in ise yeri geldiği zaman HDP’ye emir yada görüşleri arasında ki farkı dikte ettirmesini yeri geldiği zaman da HDP’nin Kürt hareketinin Siyasal bir parçası olduğu söylemlerini hepimiz biliyoruz. PKK’nın da PYD gibi Sünni İslam anlayışının daha doğrusu İslam karşıtı olduğuna ise hepimiz şahidiz. PKK’nın Güneydoğu’da hendekli isyanında Okulların harap edilmesi ile başlayan Camii’lere de zarar vermesi İbadet haneleri de hedef alması hatta bazı Camii’leri Silah deposu haline getirmesini ise hepimiz şahit olduk.Bu bağlamda Suriye’de ki PYD ile PKK’nın zaten organik bağları ortada iken Dine bakış açılarının da aynı olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=NE0vzo3DsuA
PKK’nın hendekli sözüm ona Güneydoğu bölgesinde Güvenlik Güçleri ile çatışmasının en büyük sebebi ise Suriye’de PYD’nin kurmasını hayal ettikleri Kürt Bölgesi yada Kürt Devleti ile Güneydoğu’nun bir kısmını birleştirmek,Türkiye’den Güneydoğu Bölgesini de alarak Marksist bir Kürt Devletinin oluşumuna katkı sağlamak. PYD Suriye’de kendi devletini yada bölgesini kuracak Türkiye’den PKK da bu oluşuma destek verecek.Tüm hedef bu.
PKK ve PYD ilişkisini izlerken her ikisininde içerisinde bol miktarda yabancı Lejyonerlerin ve İstihbarat elemanı olduğunu da söylemek gerekiyor.Haliyle her iki yapı da birbirinin izdüşümü.
“PKK Terör örgütü değildir.” diyen ama PKK’nın silah bırakmasını ve bölgede hendeklerin kapatılması gerektiğini söyleyen Tahir Elçi’nin PKK tarafından katledilmesinin ardından olay çok berrak olmasına rağmen HDP kanadının olayı önce faili meçhule bağlayıp daha sonra devlet vatandaşını koruyamadı ya en son olarak ta Devlet yaptı ya getirdiğini hepimiz biliyoruz. Hatta PKK’nın şehir yapılanması olan YDG-H’nin hendek kazmasını ve Güvenlik Güçleri ile çatışmasını destekleyen HDP’li Milletvekilleri olduğunu da görüyoruz.Devletin Güvenlik Güçlerinin bölgeden çekilmesini isteyecek kadar futursuzca yaklaşımlar olduğu da bir gerçek.
Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ardından eşinin “KATİL PKK” diye bağırması ardında cenazesinden sonra “Kahrolsun PKK demedim!” sözlerini ise hepimiz biliyoruz. Hatta Cenaze töreninde önce tabutuna D.Bakır Barosunun bayrağı örtüldüğünü daha sonra ise hepimizin Aşina olduğu Ayetli örtü örtüldüğü en sonunda da HDP’li bir grup tarafından Ayetli örtünün kaldırılıp PKK’nın bayrağına sarıldığına hepimiz şahit olduk. PKK ve HDP’nin din görüşü olarak birbirlerinin görüşlerini benimsediği en açık olaylardan bir tanesi de bu idi. D.Bakır’da Kurşunlu Camii’nin YDG-H’lilerce yakılması sonrası ise HDP’nin Eş Genel Başkanı Fiğen Yüksekdağ,Devlet helikopterle Camii’yi bombaladı dedi ve Mecliste Grup toplantı salon kürsüsünden Suriye’de bombalanan bir Camii’nin fotoğrafını gösterdi.Kurşunlu Camisine baktığımızda ise Kubbelerin yerli yerinde durduğunu görüyoruz.Haliyle PKK’yı aklamak için Suriye’de bombalanan bir Cami fotoğrafı kullanılmaktan çekinilmemiş üstüne üstlük Devlet Helikopter ile Camii bombalandı denmişti.
HDP’nin bölgede kendi kendine Özerk Yönetim ilan eden kardeş partisi BDP’nin de YDG-H’nin bölgede hendekler kazılmasına destek vermesi hatta bazı teröristlerin BDP’li Belediyelerde çalışıyor görünürken Terörist faaliyetler yaparken yakalanması da yapının İslama bakışını gösteriyor.
İslam’dan uzak PKK,PYD,YPG ve YDG-H’ye sürekli yakın duran HDP peki IKBY Başkanı Mesut Barzani’den ne istiyor? Netice itibariyle bir yapı İslam karşıtı iken diğer yapı Sunni İslam inancını ön plana çıkartıyor?
Aslında cevap çok basit, HDP ileri ki dönemlerde ki bu ileri ki dönem 2016’nın ilk altı aylık sürecini kapsıyor,Bu dönemde PYD’nin Suriye de etkinliğini kaybetmesi,PKK ve uzantılarının da bölgede yok olması ihtimaline karşı IKBY Başkanı Mesut Barzani ile birlikte hareket ederek bölgede Kürdistan yada Kürt Federasyonu seçeneğine sürekli açık kapı bırakıyor.Kısaca her zaman PKK ve PYD’yi destekleyen söylemleri ile kendi arzuladıkları Marksist ve Sosyalist düzen için Siyasal söylemlerde bulunurken bu yapıların ilerde zarar görüp yok olacağı endişesi ile de Mesut Barzani ile de her ne kadar yapıları uyuşmasa da Kürtlük olgusu üzerinden son seçenek olarak yakın durmaya çalışıyorlar.
HDP’nin atladığı yada görmezden geldiği en büyük yanlışı ise,Doğu ve Güneydoğu’da “Evet ben Kürdüm ama bir o kadar da Müslümanım” diyen Kürt Halkı. D.Bakır’da tarihi Kurşunlu Camii’nin YDG-H’lilerce yakılması sonrası Camii’ye gelen Kürt Kadının Ağıtlar yakması,”Evim yanaydı da Kurşunlu Camii yanmasaydı.”sözleri HDP’nin en büyük çıkmazı. Yine 12/12/2015’de Başka bir Kürt Kadının HDP’li Milletvekillerine yanan yıkılan Kurşunlu Camii’nden dolayı tepki göstermesi,HDP’lilerin PKK’yı aklama çabalarını boşa çıkartıyor daha da onları bir çıkmazın içerisine sokuyor.
7 Haziran sonrası yapılan 1 Kasım seçimlerinde %3 gibi bir düşüş yaşayan Yurt Dışından gelen oylarla kıl payı Meclise giren HDP ve Yönetimi aslında Bölge insanının huzur istediğini anlayamadığı gibi İslami hassasiyetlerin de farkında değil,PKK ve YDG-H’nin de bölgede sürekli kan kaybettiğini göremiyor.Terör ve Şiddet ile bölgede ki Kürt Halkını bastırmaya çalışan PKK’ya halkın ne lojistik destek vermemesini,Çatışma yaşanan bölgelerden bölge halkının daha güvenli bölgelere her şeylerini bırakarak kaçmasını bile ne PKK nede HDP yönetimi mesaj olarak almıyor.
2016’nın ilk altı aylık döneminde bölgeden PKK ve YDG-H’nin temizlenmesi aslında hem Güvenlik Güçlerinin etkin çalışması hemde bölgede ki Kürt Halkının desteğini kesmesi ile olacak,HDP ise bu defa her defasında Türkiye’ye bağlılığını ifade eden IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin kapısını çalacak ancak oradan da istediği desteği yine bulamayacak.Haliyle TBMM’de 59 tane Kürt halkının temsilcisiyim diye tepinen ama halk tarafından hiç bir karşılığı olmayan HDP ile bir 4 yıl daha geçireceğiz…