“Günbegün dağılan, lider krizi geçiren, paçozlaşan Batı dünyası görüyorum. Biz buhran ithal etmediğimiz sürece bu kaosta sağlam durur, hatta fırsata çevirebiliriz. Safları sıkıştırmamız lâzım. Önümüzdeki yılları bir elimiz yağda, bir elimiz balda geçiştiremeyecekmişiz gibi duruyormuş. Olsun. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. (…) Türkiye’yi ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir asmaya benzeteceksiniz. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin üzüm vermekte olduğunu göreceksiniz. Tek bir sürgüne takılıp kalmamayı, bütüne bakmayı âdet edineceksiniz. Tıpkı bir asma gibi, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır Türkiye’nin, batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar, onu da kimse göze alamaz…”
“Trump nükleer denizaltının cinnet geçiren kaptanı gibi ipe sapa gelmez bir bitirim adam. Yeni ya da eski sistemin, cinneti rehabilite edebileceğine ihtimal vermem… Atlantik’in öteki yakasında Trump, başlı başına bir facia. Adam Amerika’yı dünya hakimi yapan gelişmelerin tümüne takoz koymaya kalktı. Liberalizm, serbest ticaret, ulus devletleri ortadan kaldırmayı hedeflemiş, üstelik bayağı da yol almışken, ithal vergileri, ticaret yasakları, boykotlar gibi anakronistik uygulamalarla 16. yüzyıl merkantalizmine geri dönüyor. Daha da vahimi, herkes seyrediyor. Bu adamın demokratik bir seçimle geldiğini söylemek de mümkün değil. Katılım zaten yüzde 50 seviyesindeydi. Trump’ın başkan olması için oyların yüzde 47’sini alması yetti… ABD dünyanın bekçiliğini hiç yapmadı. Sermayenin bekçiliğini yaptı ki o sermaye, o ülkede yaşayan sıradan insanların birikimleri değil, oligarklar tarafından kölelerin canları pahasına oluşturulmuş sermayeydi. Hür dünyanın, insan haklarının, demokrasinin bekçiliği gibi söylemler, “westoxication” derler, Batı zehirlenmesinden muzdarip yoksul ülkelere servis edilen güzellemelerden ibarettir…”
***
Günümüz münevverlerinden olan Alev Alatlı, bu anlamlı ve geleceğe ışık tutan sözlerini, Haziran-Temmuz 2018’de dile getirmişti. Henüz Türkiye’ye dönük küresel boyutta bir ekonomik operasyon çekilmemişti. Ancak yine de esintisi pencerelerdeki tülleri yerinden kıpırdatıyordu. Hissediyorduk bunu… Alev Alatlı’nın bu sözlerini yabana atmadan son yaşananlarla eşleyerek ABD’ye dönük bir okuma yapmaya çalışalım…
KASTEN, BİLE BİLE, İSTEYEREK, TAAMMÜDEN…
ABD’nin Türkiye’ye yönelik bilinçli ve kasıtlı müeyyide kararına baktığımızda aklımıza ilk gelen, sınırı aştığı ve düşmanca hamlelere giriştiği yönünde… Türkiye’ye karşı ekonomik operasyon, Rahip Brunson bahane edilerek başlatıldı. Mesele sadece Brunson değil arkadaşım, sen hâlâ anlamadın mı? Brunson olmasa başka bir bahaneleri mutlaka vardı. Bruson’ın Türkiye’deki ajanlık faaliyetlerini tekrar etmeme gerek yok sanırım. Adam, keşif için topraklarımızda. Bunu da misyonerlik faaliyeti altında yürütüyor. Brunson bahanesiyle Türkiye düşmanlığı açıktan yapılmaya, ekonomi; adeta bir silah gibi kullanılmaya başlandı. Brunson bile olayların bu şekle bürüneceğini hayal bile edememiştir.
Diğer yandan, ABD Başkanı Donald Trump’ın akıllara durgunluk veren sözleri, çıkışları ve sosyal medya paylaşımları, bir akıl tutulmasının göstergeleri olarak basında yer alıyor. Terör odaklarına sağlanan destekleri saymıyoruz bile…
ABD, tam mamasıyla sınırları aştı ve düşmanca bir hareke girişti. Hatta Londra üzerinden Asya piyasalarında işimiz olmamasına rağmen, kur hareketleriyle dolar 7.35’ler seviyesine çıkarıldı. Londra’da banka, fon ve forex yöneticileri piyasa kapalı olmasına rağmen bilgisayarlarını açıp işlem yaptılar. Morgan Stanley’nin Londra’daki yöneticileri Pazar akşamı Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen döviz operasyondaki en çok talebi yapan kişiler… Sonrasında bu ateş de düştü. Doların inip çıkması, kim dost kim düşman noktasında bir turnusol kağıdı vazifesi görüyor. Oyun içinde oyunu da bir manada çözüyoruz… Bunların nasıl ve ne şekilde ifşa edilmesi gerektiğini örneklerle açıklamaya çalışacağız.
MİLLÎ DURUŞ, TEK SES, ULUSLARARASI TAM DESTEK…
Türkiye olarak bu çıkışa karşı koyduk ve ekonomik enstrümanlarımızı yerinde kullandık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmasaydı, belki de şu an farklı şeyleri konuşuyor ve yazıyor olurduk. Merkez Bankası, BDDK, SPK ve tüm bankalar, manipülatif söylemlere karşı tek ses oldu “güçlüyüz ve gereken adımları attık, atıyoruz” mesajını aynı anda verdiler. Bu önemliydi. Hatta Almanya ve İtalya başta olmak üzere 10’a yakın devlet, “Türkiye’nin yanındayız” diye destek açıklamaları yaptı. Rusya’dan da ABD’ye dönük sert bir çıkış geldi. Rusya, ABD’nin ekonomik müeyyideleriyle ilgili, “ABD’nin bu adımına mevcut tüm ekonomik ve siyasi adımlarla karşılık verilmelidir. Ekonomik savaş ilan edildiğini görüyoruz” denildi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise, “tek taraflı ekonomik yaptırımlar gayrimeşrudur. Birçok ülke dolardan vazgeçmeye başlayacak” açıklamasında bulundu. Türkiye ise, yekvücut olup iktidarıyla muhalefetiyle tek ses “bizi ekonomik baskılarla yıkamazsınız. Bu bir ekonomik operasyondur. ABD’nin karşısındayız” diye haykırdı. Millî ruhumuz ile kenetlenen birlik ve beraberlik anlayışımızla tek ses olduk; “bunu da aştık, aşacağız” dedik.
ABD’NİN EN BÜYÜK PROBLEMİ: DIŞ TİCARET AÇIĞI…
Yaşananlar gözümüzün önünde cereyan ediyor. Çok fazla derinlemesine mevzuyu didiklemeye gerek yok. ABD öncülüğünde bir ekonomik savaş başlatıldı. Trump da bunun dozunu artırdı. ABD, uzun zamandır borç batağında yüzüyor. Bunu setretmek için başka kılıflar arıyor. Trump’ın dünya ticaret sistemini tehdit eden adımlarla düşürmeye çalıştığı dış ticaret açığı, bu yıl da rekor kırma yolunda ilerliyor. Resmi verilere göre ülkenin dış ticaret açığı, bu yılın ilk yarısında 2017’nin aynı dönemine kıyasla yüzde 7 artarak 291 milyar dolara ulaştı. Trump’ın kışkırtıcı hamlelerinin perde arkasında, dış ticaret açığını kapatma ve örtme stratejisinin yattığı apaçık görülüyor.
DOLAR ÜZERİNDEN DÜNYAYI DİZAYN PLÂNI…
Bu arada, ABD; dolar üzerinden dünyayı dizayn plânı yapma gayretinde. Geriye dönük bir okuma yaptığımızda; 1993’te, 2001’de ve bugün (2018’de) dövizin yükseltildiğini net bir şekilde görüyoruz. ABD, bu şekilde operasyonlarına zemin hazırlıyorlar. Fakat şu an baktığımızda Türkiye’nin yüzde 33 borç ile en az borcu olan ülke olduğunu görüyoruz. Bu da küresel ekonomik operasyonun en bariz göstergesini oluşturuyor.
ÜLKELER TWITTER ÜZERİNDEN YÖNETİLMEZ!..
Donald Trump, sabah kalkıp mesaiye başlar başlamaz, tam da Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıklama yaparken tweet atıyor; Türkiye’den ithal edilen çelik ve alüminyumda vergi oranının iki katına yükseltilmesini onayladığını beyan ediyor. Alüminyumda verginin yüzde 20, çelikte ise yüzde 50 olacağını ifade ediyor ve “Türkiye ile ilişkilerimiz iyi değil” diyor. Dolar, bütün bunlar yaşanırken 6 seviyelerinden 7’leri zorluyor. Bu arada, Financial Times da yol yordam gösteriyor ve Türkiye’nin liradaki düşüşü durdurmak için önünde; “Faizleri artırmak, IMF’den yardım istemek, ABD ile uzlaşmak, Sermaye kontrolleri ve Gelip geçmesini beklemek şeklinde 5 seçenek var” diyor.
Çok net gözüken bir şey var; açıktan açığa, göstere göstere operasyon çekiliyor.
FİNANSAL SALDIRININ ARKASINDAKİLER İFŞÂ EDİLMELİ…
Stratejist Abdullah Çiftçi’nin dikkat çektiği hususlar çok önemli. Şöyle diyor: Burada düzenli olarak “finans terörü” üzerine birlikte yazdık ve bugün bu kavramı herkes kullanıyor. Bu durumda Örgütler üzerinden terör eylemleri yapanlar yakalanıp ifşa ediliyor ise Uluslararası “Finans Terörü” organizatörlerinin yerli maşaları da yakalanıp ifşa edilmeli… Şu anda Türkiye’de para piyasalarında işlemler kapalı iken yurtdışından işlem yapanlar kim/ler, ne kadar hacimle işlem yapıyorlar. Bize şu anda finansal saldırının haritasını istiyoruz. Kim kimdir? İfşa edin. Şaibe, spekülasyon ve manipülasyonları önleyin… Finans terör operasyonu sadece döviz üzerine değil. Türk şirket ve özellikle de bankacılık sektörüne yoğun operasyon yaparak uluslararası kredibilite ve güç kaybettirme savaşı. Zayıflayan bankaya kimse kredi vermez. Finansal sistemin operasyonlarla çökertilme hamlesi…”
TÜRKİYE DÖVİZLE KURULMADI, DÖVİZLE YIKILMAZ!..
Yine belirtelim; n’olursa olsun yekvücuduz, tek sesiz ve devletimizleyiz…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dediği üzere; “Türkiye Cumhuriyeti dövizle kurulmadı, dövizle yıkılmaz, yıkmaya da kimsenin gücü yetmez. Türk Milleti inen çıkan dolarla var olmadı, onsuz da bir şey kaybetmez…”
Bir günde yeise kapılmak da ne ola? Silkelenip kendimize gelelim. 100 yıl öncesinin Kuvâyi Milliye ruhuyla ayağa kalkalım…
NEVROTİK BİR DEVLET PORTRESİ…
ABD, uzun zamandır sonun başlangıcı kompleksinde ve nevrotik bir devlet portresi çiziyor. Hedefte sadece Türkiye yok… Çin, Rusya ve İran gibi devletlerin sinir uçları gıdıklanıyor. Tedbirli olalım ama fazla da kasmayalım. Yeni bir dünya kurulur. Türkiye de o dünyada yerini alır.
BOYKOT VAR…
Bu arada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye boykot uygulanacağını açıkladı: “Dışarıdan dövizle aldığımız her ürünün daha iyisini üretip dışarı satacağız. Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız…”
Boykot sadece elektronik ürünlerle sınırlı kalmayacak. Birçok alanda gerek bakanlıklar, gerekse yetkili merciler tarafından Amerikan menşeili ürünlere boykotlar uygulanmaya devam ediliyor ve devam edecektir.
ABD ARTIK SAĞIR BİR DEV…
Öte yandan, Amerikalılar Trump’ın attığı tweetler ile Türk ekonomisine verilen zarardan maalesef haberdar değil. Gazete ve TV’ler ilişkilerin durumunu detaylı işlemiyor, üzerinde durmuyor ve Trump’a eleştiriler cılız kalıyor. Hatta düşünce kuruluşları bile “Türkiye bu durumu öngörmeliydi” diyor. Yani kısaca; ABD artık sağır bir dev… Sonun başlangıcı ve nevrotik bir portreden kastım bu…
Artık bu kabadayılık devrinin bir şekilde bitmesi gerekiyor. ABD, itibarlı ülke olarak dünya kamuoyunda yoluna devam etmek istiyorsa bu dayatmalarla bir yerlere varılamayacağını bilmeli ve öngörmeli… Ayrıca, müttefik ve stratejik ortağı olan Türkiye’ye yönelik bu akıl almaz çıkışları, ABD’yi ve para birimi olan doları, dünya üzerinde güvensiz ve itibarsız bir şekle sokmuştur. Bu algıyla ABD Doları, dünya ticaretinde ve işlerinde “tedirgin” ve “güvensiz” bir hale gelmiştir.
TRUMP: ULUSLARARASI GÜVENLİK RİSKİ…
Trump’ın bu akıl almaz son çıkışları, Türkiye’de olduğu kadar dünyada da tepki çekiyor. Washington Post yazarı ve uluslararası politikalar uzmanı Brian Klaas, Trump’a İncirlik hatırlatması yaparak tepki gösterdi. Twitter hesabından Trump’ın tweetine cevap veren Klaas, “Erdoğan hayranı değilim, ama Trump’ın yaptığı pervasız bir çıkış. Türkiye bir NATO üyesi ve Türkiye’de bulunan bir ABD hava üssünde (İncirlik) 50 nükleer bomba bulunuyor. Trump’ın tweetleri ciddi ulusal ve uluslararası güvenlik riskleri teşkil etmeye devam ediyor” dedi.
Bu ciddi bir ikazdır; “Trump’ın tweetleri ciddi ulusal ve uluslararası güvenlik riskleri teşkil etmeye devam ediyor…”
PLANLARI HALKI AYAKLANDIRMAKTI, TUTMADI…
2009’dan beri doların istikrarlı bir şekilde yükseldiğini belirten SETA Medya ve Toplum Araştırmacısı Ali Aslan da, bu durumun Türkiye’yi ehlileştirme çabası olduğunu ifade etti. Türkiye’ye karşı; darbe, PKK, DEAŞ gibi birçok farklı silahın devreye konulduğunu dile getiren Aslan, son olarak da ekonomik operasyon yapıldığını ve bununla yapılmak istenenin halkı ayaklandırmak olduğunu söyledi.
ABD, bir iç savaş ve kargaşa arzuluyor. Bunu net bir şekilde görüyoruz. Biz hiçbir zaman birbirimizin etinden beslenen bir millet olmadık. ABD, Türkiye’yi sosyolojik olarak yanlış tahlil etmeye devam ediyor.
BU BİR DOĞUM SANCISIDIR…
Unutmamak lazım. Bir eksen hareketliliği yaşanıyor. Dünyanın dengeleri ve kutupları yeniden şekilleniyor. Oyun yeniden kuruluyor. Türkiye artık bu oyunda bir yancı olmayacağını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Oyunun ana unsurları arasında eşit güçlerle Türkiye de olacak artık. Bu bir doğum sancısıdır. Hayırlısıyla bunu da güçlü duruşumuz ve dirayetli adımlarımızla aşacağız.
GÜNEŞ DOĞUDAN YÜKSELİR…
Güneş doğudan doğar dostlar… Yükseliş her ne kadar batıya haiz bir durum gibi olsa da ilim her daim her şartta neredeyse gidip alınır. Fakat güneşi batıdan yükseltemezsiniz. Güneş artık doğudan yükselmektedir. Türkiye, tam bağımsızlık yolunda bir mücadelenin içindedir. Yükselen bir Türkiye, talep gören bir Türkiye, şahlanan bir Türkiye var artık… Biraz daha dişimizi sıkalım… Ve her kesim, her düşünce, her yapı; devletinin ve milletinin yanında olmayı seçmiştir. Biz de devletimiz, vatanımız, milletimiz, bayrağımızın yanındayız…
“Duysun tüm dünya!
Duysun şimdi,
Yeter artık diyen
Masumların sesini.
Bitsin bu esaret!
Hadi ayağa kalk
Bitsin bu hasret.
Surda bir gedik açtık
Mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr
Artık ne yandan esersen es…”