Diyarbakır’ı konuşmak lazım…
HDP’nin kalesi olarak görülen,PKK tarafından öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin kenti Diyarbakır’ı konuşmak lazım…
Yada Meşhur o Diyarbakır Karpuzunu mu? Yoksa Diyarbakır Kadayıfını mı? Yoksa bir çok kez ziyaret ettiğim dostluklarını kazandığım Diyarbakırlıları mı konuşmak lazım? Yoksa seneler sonra şimdi ki nesle Siyah-Beyaz Televizyonu anlatır gibi kazılan hendekleri mi konuşmak lazım?
Hiç birisi değil…
7 Haziran seçimlerinde Diyarbakır’dan aldığı %79 oy ile Diyarbakır’ı Başkent gören 1
Kasım seçimleri sonrasında ise 61.000 oy kaybeden ve %71,98 oy ile yine Diyarbakır’da birinci parti olan HDP için çanlar çalıyor diye başlayalım sözlere…
HDP, 24 Ocak’ta gerçekleştirilecek kongre öncesinde batı illerinde “öz yönetim” ve “özerklik” temalı halk toplantıları, çalıştaylar ve konferanslar düzenleme kararı aldı.HDP’nin çağrısı ile batı illerinde bulunan HDP bileşenlerinin terör olayları nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilen illere büyük yürüyüş düzenleyecek.“Türkiye için genel projemiz demokratikleşmedir.Dolayısıyla bu demokratikleşmenin nasıl olabileceğine dair gündemde ne varsa bunlar tartışılacak” diyen HDP Yönetiminin Kazılan hendekleri,Terörden kaçan halkı ve Terörist PKK’yı nasıl anlatacağı da merak konusu.Aynı keza Doğu’da kan kaybeden kamuoyu yoklamalarında da batı illerinde ciddi düşüş görülen HDP’nin bu çağrısının ne kadar karşılık bulacağı tartışılır…
Çok değil İki yıl öncesinden yani,Kobani olaylarından başlarsak eğer halkı sokağa çağıran HDP,Diyarbakır’da 50’den fazla vatandaşın ölümüne sebep olması öldürülen Yasin Börü ve arkadaşlarının DEAŞ’lı olduğu kampanyasını her ne kadar kullansa da 1 Kasım seçimlerine kadar olan süreçte PKK baskısıyla verilen oylarda düşüş trendine girdi…
1 Kasım seçimleri öncesinde başlatılan süpürme harekatı bölgede şimdiye kadar hiç beklenmediği kadar bir yandan tepki bir yandan da memnuniyeti bir arada yaşatıyor desek yeridir..
Hendeklerle ve el yapımı bombalarla örülmüş Diyarbakır’ın en eski yerleşim yeri olan Sur
İlçesi ise tam bir açmazın içerisinde.Bir aydan fazla süredir İlçeye Elektrik ve Su verilmiyor.Diyarbakır’da normal şartlarda çöpler bile temizlenmez iken Sur İlçesi tam bir Suriye kentini andırıyor. Her yer delik-deşik…Kimi yerler Hendeklerle kimi yerler ise Güvenlik görevlilerinin temizlik operasyonu ile tam bir harabeye dönmüş vaziyette…
Diyarbakır Sur’da yaşananları ben açıkçası Türkiye Ordusunun ve Polisinin artık bir eğitim kampı olarak kullandığını düşünüyorum. Canlı hedef olarakta PKK’nın sözde Özerklik isteyen teröristlerini kullanıyor. İsterlerse zira bir anda her yere aynı anda girip iki bilemedin üç gün içerisinde tamamen Sur ilçesi temizlenir…
Sur İlçesi Diyarbakır’ın en fakir ve bölgeden en çok göç alan ilçesi ayrıca ilçe’de ki binalar oldukça eski ve tabiri caizse metruk halde…Yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı Sur’da şimdiler de gidecek yeri olmayan toplasan 2.000-4.000 insanın yaşadığı söyleniyor ama görüntüye bakılırsa o kadar da olabilme ihtimali yok. Sadece Paltosunu kapan her şeyini bırakıp ilçeden kaçıyor…
Peki hiç düşündünüz mü?
Sur’dan kaçan bu insanlar nereye gidiyor?
Bir yandan fakirlikle boğuşan diğer yandan terörün yarattığı can korkusu ile bu fakir halk nereye gidiyor?
Elbette ki kendilerini daha güvende hissettikleri Diyarbakır içerisinde ki başka ilçelere yada büyük şehirlere akrabalarının yanına gitmekte buluyor çareyi.Tıpkı Nusaybin’de,Cizre’de yada hendek terörünün devam ettiği yerlerde olduğu gibi…
Peki biz bu hendek mevzuna nereden geldik?
İnanmayacaksınız belki ama! Biz hendeklere ve Hendek Terörüne Silvan Barajının tamamlanması için hükümetin kararlı çalışmaları sonucunda geldik…
Diyeceksiniz ki Allah,Allah ne Alaka?
Efendim olay aslında çok basit…
Silvan Barajı hükümetin Enerji açığını kapatmak için harala-gürele bitirmeye çalıştığı bir baraj. Fakat bu barajın bir diğer özelliği de Su dolduracağı Havzalar PKK’nın geçiş ve PKK’nın saklandığı mağaraların su altında kalmasını sağlayacak.Haliyle Silvan Barajı bir yandan Diyarbakır çiftçisine sulu tarım ve Diyarbakır halkına yeni iş sahaları açarken diğer taraftan da PKK’nın bölgede hakimiyetine son verecek bir baraj.
Kandil’in sürekli olarak Hükümet,Askeri Baraj yapımını durdursun demesinin sebebi bu idi.Hatırlanacağı üzere HDP’de bir müddet sonra PKK gibi Silvan Barajına karşı çıktı.Ve işin acı tarafı ise HDP’nin Silvan Barajına karşı çıkmasının bölge halkının hangi menfaatine uyduğunu söyleyememesi!
Silvan Barajı’nın durdurmak için sürekli Müteahhitlerin iş makinalarını yakan PKK,İstediği sonucu elde edemeyeceğini anlayınca,İHA’lar ile de sürekli Mühimmatları ve Sığınakları ise tespit edilip imha edilince çareyi Fakir halkın yaşadığı ilçelere yerleşmekte buldu…
Fakat burada da şu tespiti doğru yapmak gerekiyor.Sözde Öz Yönetim adı altında hendek kazılan Sur,Cizre,Silopi,Nusaybin,İdil gibi ilçeler gelişi güzel seçilmiş ilçeler değil,Bu ilçeler sözde PYD’nin Suriye’de kurulacağı Kürdistan’a ilk etapta bağlanacak olan kritik ilçeler…Diyarbakır’ın Sur İlçesi ise hem fakir hemde metruk binaları dolayısıyla PKK’nın rahatça hareket edebileceği bir ilçe.Sözüm ona diğer ilçeler ilk önce Suriye’de kurulacak olan Kurdistan’a ilhak olacak daha sonra da Güneydoğu’da Diyarbakır başta olmak şartıyla diğer il ve ilçelerde Kurdistan’ın içerisine alınacak! Diyarbakır’ı bu hareketin içerisine alabilmek içinde Sur ilçesi aylar öncesinden seçildi.Zira fiziki ve sosyo ekonomik durumuna baktığımızda Diyarbakır’ın en uygun ilçesi idi.
Bir yandan 2016’da Suriye’de PYD’nin kurmasını bekledikleri Kurdistan ve Öz Yönetim adı altında ona ilhak olma düşüncesi diğer taraftan’da İHA’lar ve Silvan Barajı ile iyice köşeye sıkışan PKK’ya yer açma çabaları…
Peki bunca Terör,Hendek ve Siyasi manevraların içerisinde Diyarbakır halkı ne düşünüyor sizce? Hani o HDP’ye oy veren halktan bahsediyorum size!
6-7 Ekim Kobani olaylarında, Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesinde kurban eti dağıttıkları sırada bir grubun saldırısına uğrayan ve sığındıkları apartmanda bir grup tarafından yakalanarak, feci şekilde öldürülen Yasin Börü ve arkadaşlarının sonrasında çıkan olaylarda elliden fazla ölümün yaşandığı Diyarbakır halkı…
1 Milyon 800 bin civarında Diyarbakır’da bir nüfus var,Doğu’dan göçlerle bu rakamın iki
milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.HDP,PKK’nın hendekli “Öz Yönetim” çağrısına halktan destek istediğini hepimiz biliyoruz.
Diyarbakır Sur’da ise öldürülen PKK’lı terörist sayısı ise 70’yi geçti.
HDP bir yandan halka bölgeyi terk etmeyin diye çağrı yaparken diğer yandan da Diyarbakır’da halkı direnişe çağıra dursun,Halk ise oralı olmuyor aslında,işin gerçeği bu.
Düşünsenize Diyarbakır’ı Başkent gibi kullanacaksınız, 60.000 oy kaybınıza rağmen %71 oy alacaksınız ve 50’den fazla PKK’lı ölmesine rağmen Halk sizin arkanızdan yürüyüş yapmayacak! Güvenlik Güçlerine isyan etmeyecek! 6-7-8 Ekim Kobani olaylarında ki gibi halk galeyana gelmeyecek! 300-500 Kişiyle çoluk-çocuğun olduğu yürüyüşler gerçekleştireceksiniz…!!!
Sizce neden?
3-5 tane çocuğun polise taş atması ile “Öz Yönetim” kuracaklarını sananlar varsa buyursunlar kursunlar!
PKK sizi Tükürüğüyle boğar diyenler Toplamda PKK’nın 10.000 civarında olduğu tahmin edilen (Yurt içi ve Yurt dışı) terörist sayısı ile yüzbinlerle ifade edilen TSK’yı tükürükleri boğacaklarını sanıyorlarsa buyursunlar Boğsunlar ve “Öz Yönetim” kursunlar!
Diyarbakır halkının aslında kırılma noktası Tarihi Kurşunlu Cami’nin PKK tarafından yakılması sonrası başladı dersek yeridir.Kurşunlu Cami’nin gördüğü ağır tahribat Türkiye’de ki Müslümanlar kadar hatta onlardan daha çok Diyarbakır’da yaşayan Müslüman Kürt halkını derinden etkiledi.Özellikle PKK’yı aklamak için önce HDP Eş Başkanı Fiğen Yüksekdağ’ın Helikopterlerle Cami bombalandı gafının üstüne diğer HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Devlet tankla,top ateşi ile Kurşunlu Cami’sini bombaladı sözlerine hiç kimse inanmadı.Netice itibari ile gerek helikopter ile gerekse tank ateşi ile bombalanacak bir Cami’de Kubbelerin yerinde olmaması gerektiği gibi zeminde de top ateşinden kaynaklı büyük çukurların oluşması gerekiyordu. Müslüman Diyarbakır halkı’da tüm Türkiye gibi bunu net bir şekilde gördü…
HDP’nin ve PKK’nın kaçırdığı iki önemli nokta var:
1.cisi Devletin çok güçlü olduğu ve bugün “Öz Yönetim” olan yada yarın bir gün adı başka bir şekilde telaffuz edilecek herhangi bir oluşuma devletin asla müsaade etmeyeceğidir.Aksi takdirde devletin Üniter yapının bölüneceği ve devletin devletlik yapısının kalmayacağı bir gerçek. Bugün Suriye’de yaşananların aynısı Türkiye’de yaşanır aksi durumda…
2.cisi ise sadece Diyarbakır Sur’da öldürülen PKK’lı Terörist sayısı 50’yi geçmesine rağmen bu kadar yüksek oranda oy alan HDP’nin halka direnin,evlerinizi terk etmeyin çağrılarının karşılık bulmaması…
3.cüsü ise Diyarbakır Sur Terörden kaçanların geldiği bir ilçe,Tekrar bu ilçede terörle karşılaşan halk kendini daha güvenli bölgelere atıyor. Halk ne terör istiyor ne de Devlet ile çatışma…Zira Sur’da öldürülen ve çatışanların %90’ının bölge insanı olmadığını,Söz geçiremediklerini Sur’da yaşayan halkın kendisi söylüyor…
3-5 tane çocuğun eline 3-5 kuruş sıkıştırıp taş ve sopalarla güvenlik güçlerine saldırtma ile yada 3-5 tane doğru düzgün konuşamayan 40-50 yaşındaki Kürt kadınlarını entarileri ile sokaklara salarak yada yürüyüşler düzenleyerek “Öz Yönetim” için olmazsa olmaz kabul edenlere Diyarbakır halkının söylediği tek sözü var aslında “Terör istemiyoruz,İnsan gibi yaşamak istiyoruz, Açlık, Sefalet istemiyoruz.”
Kimsenin “Öz Yönetim” yada başka bir beklentisi yok,Olsaydı Diyarbakır Sur’dan kaçan halk daha güvenli bölgelere değil,PYD’nin kontrolü altında Suriye’de ki bölgelere geçmez miydi? Neden PYD’nin kontrolünde olan bölgelere değilde,Türkiye içerisindeki daha güvenli gördükleri bölgelere gidiyorlar? HDP’de PKK’da artık artan terör olayları yüzünden iyiden iyiye desteğini kaybediyor fakat bunu kabullenemiyorlar,Daha çok Terör Daha çok sindirme politikası ile bir yere varılamayacağını anladıklarında 2019 seçimleri çoktan gelmiş ve PKK yok olmuş olacak.Haliyle halkın ve Diyarbakır’ın işte o zaman kendilerine nasıl sırt döndüğünü anlayacaklar.
Halis Toprak’ın ölümü 1990’lı yılları hatırlattı bana. Halis Toprak Diyarbakır Lice’lidir. Lice 1990’lı yıllarda PKK Terörünün çok yoğun yaşandığı ilçelerin başında geliyordu. Halis Toprak o dönemde Lice’de bir kaç fabrika kurdu,Hatta Lice’de bulunan Mermer ocaklarını faaliyete geçirdi. Bir anda Lice halkı PKK Terörüne sırtını döndü ve Terör ve Lice artık bir arada telaffuz edilmez oldu…
Devletin yapacağı elbette bölgede güvenliği sağlamaktır ancak halkın artık işinin gücünün olması evine ekmeğini de götürmesi gerekiyor.Bir yandan dev bir yatırım olan Silvan Barajı artık aktif hale gelmeli diğer yandan da Türkiye çapında zengin olan bölge insanı iş adamlarını bölgelerinde yatırıma teşvik etmelidir,Hatta bana göre biraz da zorlamalıdır.
Devlet’in Terör ve Terör sonrası diye ikiye ayırdığı eylem planını bu bağlamda destekliyorum.Evet Terör biran evvel bitirilmeli ama terör biterken beraber Terörden kaynaklı toplumun da yaraları sarılmalı.Hem ekonomik olarak,Hem sosyolojik olarak hemde güvenlik olarak.Aksi takdirde süpürme harekatı sonrası bölge de yeni provokasyonlar için fakir ve cahil halkın duygularını suistimal edecekler oldukça fazla…