Futbol kitleler arasında heyecan, endişe, sevinç ve öfke hislerini dalgalandırmanın en tesirli enstrümanlarından biri haline gelmiş vaziyette.
Bir futbol takımı, bir halkın, bir ülkenin, bir milletin veya bir şehri şahsında tecessüm ettirebiliyor.
Bir kitap veya bir dâvâ adamı, bir futbol takımı kadar dikkat celbetmemekte.
Futbol, bazen minyatürleştirilmiş diplomatik mücadele. Askeri, iktisadi ve diplomatik sahalarda mağlubiyet üstüne mağlubiyet yaşayan toplumlar için; sunî ve geçici de zafer tatma şansı tanımakta. Bunun en bariz misali, 1998 Dünya Kupasında, İran milli takımı oyuncusu Mehdi Mehtavikia’nın 84. Dakikadaki ikinci gölüyle İran’ı ABD’yi yenmesi neticesinde İran genelinde yaşanan sevinç gösterileridir.
Futbolun içtimai/toplumsal kimlik tanımlamasıyla kesişim noktası her zaman devletlerle mahdut olmayabiliyor. Bazen alt kimlik gruplar, bazen de daha geniş coğrafi veya zihnî haritaların müstahkemleştirlmesine aracılık edebilir.
Aidiyet hissinin pekişmesi için lüzumlu olan her türlü renkler, bayraklar, kıyafetler, semboller, ve işaretler (simgeler) mevcut futbolda. Buna milli marşlar, sloganlar, tezâhüratlar, şarkıları da ilave etmek gerekir.
Futbol; futbolculara bırakılamayacak kadar mühim bir silah hâline gelmiş vaziyette.
Ülke, millet, devlet gibi mefhumların ete kemiğe bürünmüş hâli. Futbol stadyumları etrafında dönen insan dalgaları şahsî iradelerinen sıyrılmış olarak, kitlesel psikolojiyle hareket etmekteler.
Devletler, uluslararası futbol organizayonlarına ev sâhipliği yapmak için birbirini ezmekteler. Ev sahipliği yapmaya lâyık görülüp organizasyon kendilerine tevdî edildiğinde, milyarlar harcamaktan geri durmamaktalar.
Halklarının misafirperverliğini, kültürel zenginliklerini, şehirlerindeki intizamı, güvenliği temin etmedeki maharetlerini ve bilahare devlet olarak olgunluklarını izahr etmek için bir vesîle kabul etmektedirler.
Yüzlerce TV kanalında alınacak övü dolu yorumlara ilâve olarak; bir futbol organizasyonu sebebiyle geldiği bir ülkeden memnun ayrılan bir kişi, ömrünün sonuna kadar, o ülkeden memnuniyetle yâd edecektir. Mesela, 2018 Şampiyonlar Ligi final maçına ev sahipliği yapan Kiev’de otellerde yer kalmaması üzerine, Kievlilerin sosyal medya üzerinden organize olarak şehre gelen misafirleri ücretsiz olarak evlerinde ağırladıkları haberleri dünyada alâkaya mazhar olmuştu.
Aynı şey Rusya’da gerçekleşen 2018 Dünya Kupası organizasyonu için de ifade edildi: Rusya’ya gelenler her ne kadar Rusyayla özdeşleşen dondurucu soğuk ve bembeyaz karla karşılaşmamış olsalar da; baharın mülayım havasıyla Rusların kibar ve cana yakın yaklaşımından memnun kaldıkları yansıdı medyaya.
Futbolun, dünyanın her yerinde aynı kaidelerle, aynı taktiklerle ve şekilde oynandığı; bu sebeple dünyanın her köşesindeki gençler arasında ortak bir payda teşekkül ettiği ifade edilir. Hattâ, bu mânâda küreselleşmiş değerlerin vitrini olarak telakki edilir. Bazen de, Yeknesaklaştırıcı bir platform olduğu ve diğer pek çok sporu tamamen gölgede bıraktığı için eleştirilir.
Bir de, futbolun artık her şeyiyle bir bilim olduğu; internetin her futbol takımı için kaçınılmaz bir unsur olduğu ifade edilerek, futbolun bilginin küreselleşmesini şahsında tecessüm ettirdiği ifade edilmekte.
Milli takımlar dahil olmak üzere, her ülkenin futbol takımlarında dünyanın farklı din, ırk ve milletinden oyuncuların bulunmasını ileri sürerek, futbolun “ötekileştirme” aracı olmaktan ziyade, kaynaştırma ve tolerans sahası olduğu da ifade edilmekte.
Bir futbol takımınn dünya sahnesindeki muvaffakiyeti, sadece bir şahsın veya bir takımın gayretiyle mümkün değil. İstikrarlı muvaffakiyet için, bir bütün olarak ilgili futbol takımının bulunduğu içtimai çevrenin gelişikliği ile de doğru orantılı. Bu bakımdan, futboldaki muvaffakiyet, şahıslar, şirketler ve hatta devlet idarecileri için de birer motivasyon ve ilham kaynağı olmakta. Futbol takımı ve bulunduğu sosyal çevre, biribirinin karşılıklı olarak birbirini beslemekte, desteklemekte ve perçinlemektedir. Futbol, akıl, tecrübe, sürat, intikal kabiliyeti, planlama meselesi. Tesâdüfî muvaffakiyete yer yoktur.
Futbolda aristokrasi, burjuvazi ve işçi münasebetinden dem vurulması da dikkate şâyândır. Daha kaba bir tabirle sömüren – sömürülen, efendi – köle, uyanıklar – uyutulanlar… ve buna benzer izahları da var. İspanya’da general Franko’nun halkı efsunlamak için müzik ve futboldan birer vasıta olarak istifade ettiği de sıklıkla ifade edilmektedir.
Futbolla birlikte sıklıkla gündeme gelen ve tartışılan bir başka cihet de “ahlak” konusudur. Dünyanın bir başka ülkesine transfer olan bir oyuncu; geldiği coğrafyanın bir nevi kültürel elçisi vazifesi görmektedir. Binaenaleyh, bir futbolcunun sadece futbolda değil, kültürel hususlarda da iyi yetişmiş olması ehemmiyet arz etmektedir. Futbolda ahlak, sadece oyuncuyla münhasır bir mesele değil. Futbol sürecine dahil olan bütün fert ve müesseselerin tesiri var. Bazı futbolcuların gayriahlâki davranmalarına sebep olan en mühim unsurun, erken yaşta ve beklenmedik anda gelen sevet ve şöhret olduğu tespit edilmiş ve sağlam aile yapısının ehemmiyetine dikkat çekilmiştir.
Bir futbol maçı için sokaklara dökülecek kitlelerin kontrolden çıkarak halk hareketlerine dönüşebileceği; (manipülasyon yapılarak) siyasi devrimlere müncer olabileceği de ifade edilen hususlar arasındadır.
Diplomasi nokta-yı nazarından mülahaza edildiğinde, futbol bir devletin çok mühin “yumuşak güç” enstrümanı vazifesi görebilmektedir. Bir devletin bütün vatandaşları, seyirciler, taraftarlar, spor klüpleri, oyuncular ve ilgili yetkililer yek vücut olarak çalıştıkları takdirde, futbol sadece bir spordan daha fazla tesir ortaya çıkarabilmektedir.
Ve nihayetinde, futbol bir para fabrikasıdır. Futbol ekonomisinde ne denli uçuk rakamların telaffuz edildiği herkesin malumudur. Görünen ve bilinen rakamlara çokça zikredilmeyen perde arkası rakamlar da ilâve edilince, devâsa bir ekonomi arz-ı endâm etmektedir.