Devlet; belirli bir toprak bütünlüğünde, kanunlara göre bir hükümet idaresinde teşkilatlanmış bağımsız toplulukların oluşturduğu tüzel kişiliktir. Devleti oluşturan insanların ve yöneten hükümetin siyasal sisteme olan inançları, tutumları ve yönelimleri de siyasal kültürü oluşturur. Siyasal kültür, bir toplumda ne kadar oturmuş ise devletin yönetimi ve ülkenin ilerleyişi bir o kadar hızlı olacaktır.
Milletimizin siyasal kültürü ve devlet yönetimine olan bakış açısı, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Bir devleti oluşturan topluluğun, devleti yöneten kadrolarda yer alması ya da bu kadroları belirlemesi inkâr edilemez bir gerçektir. Dolayısıyla milletimiz her zaman devlet yönetiminde ve siyasette doğrudan ya da dolaylı olarak etkin bir rol almaktadır.
Osmanlı Devleti’nin 600 yıldan daha fazla hüküm sürmesi, devlet yönetimi ve siyasal kültür incelendiğinde anlaşılacaktır. Kişisel hırs ve menfaatler değil devlet-i ebed müddet anlayışı, Osmanlı Devleti’nin 600 yıldan fazla hüküm sürmesinin temelini oluşturmaktadır. Yani Osmanlı Devleti’ni oluşturan millet ile devleti yönetenler daima devletin menfaatlerini öne çıkararak bunca yıl devlet-i aliyyenin ayakta kalmasını sağlamışlardır.
Osmanlı Devleti’nin olan devletimizin siyasal kültür ve devlet yönetimini değerlendirecek olur isek; ülkemiz şu ana kadar ya tek parti iktidarlarıyla ya da koalisyon ile yönetilmiş, bu yönetimleri de milletimizin siyasal eğilimleri belirlemiştir. Bu yönetimler ve tercihler de ülkemizin siyasal kültürünü oluşturmaktadır.
Ülkemizin tek parti iktidarı ile yönetiminde ortaya çıkan memnuniyetsizlikler ile koalisyon yönetiminde ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve koalisyonun uzun ömürlü olmamasını siyasal kültürle açıklamak mümkündür. Bundan kasıt siyasi partilere oy veren insanların tercihlerini tartışmak değil milli iradenin tecellisi ile hükümette söz sahibi olacak kadroların tutumlarını tartışmaktır.
Ülkemizde genel eğilim; A partisinin politikalarını ve icraatlarını, A partisini tercih etmeyen insanların beğenmemesi ve acımasızca eleştirmesi yönündedir. Örneğin; A partisinin idaresindeki belediyenin yapmış olduğu kaldırım taşları, sonraki seçimde belediye idaresini alan B partisi tarafından sökülerek tekrar yapılır. Bunun sebebi kaldırım çalışmasının yanlış ve eksik yapılması değil, tamamen o kaldırımı A partisinin yapmış olmasıdır. Yani vermiş olduğumuz basit ve yaygın örnek ile anlatmak istediğimiz; siyasi partilerin politikalarının tamamen kendinden olmayanlara ve diğer siyasi partilere karşı yapmış olduğu sorgusuz, sualsiz eleştiri ve muhalefettir.
Tek parti iktidarları, genelde politikalarını tek başlarına almış oldukları karar neticesinde kolay ve hızlı bir şekilde hayata geçirebilirler. Ancak hayata geçen bu politikalar, doğru ya da yanlış olduğunu tartışmadan, hiçbir zaman bu iktidarda olmayanlar tarafından memnuniyetle karşılanmazlar.
Koalisyon hükümetleri ise, genelde çok kısa ömürlü olurlar ve çok fazla politika üretemezler. Bunun sebebi de, koalisyonu oluşturan siyasi partilerin hiçbir zaman aynı düşüncede olmayışı ve ortak hareket edemeyişidir.
Çizmiş olduğumuz tablo açıkça göstermektedir ki; milletçe takım tutar gibi parti tutuyoruz ve devletin menfaatleri odaklı değil de parti menfaati odaklı düşünüyoruz. Ama söze geldiği zaman hepimiz vatanseveriz, hepimiz devletimiz için yaşıyoruz.
Ülkemiz ister tek parti iktidarıyla isterse de koalisyon ile yönetilsin, devlet çarkının devamlı işlemesi gerekir. Milletimizin vermiş olduğu yetki kişisel hırs ve menfaatler doğrultusunda değil, devlet menfaatleri doğrultusunda kullanılmalıdır. Doğru olan politikalar toplumun her kesimi tarafından desteklenmeli ve hatta daha da iyileştirilmeli, yanlış olan politikalar da yine her kesimden eleştirilmeli ve muhalefet edilmelidir. Sonuç itibariyle; ülkemizdeki her birey DEVLET-İ EBED MÜDDET anlayışında hareket etmeli ve tercihlerini buna göre yapmalıdır.