Çarpışından aşikâr; dil sînede bîkarar.
Süslü sırçası sözler; bir saraydır sessizlik.
“Ben ve benlik” cenginde; dil çenede bîkarar.
Konuşma süslü libas, söz giyer mi sessizlik!
Yüksekten uçma duman! Şu sönen mumdan utan.
Raksedip çıkma figân! Şu yanan candan utan.
Hızlanıp geçme zaman, şu solan yüzden utan.
Bu mevsim yanık nefes, hasat etti sessizlik
Ademden kalktı bir toz; “Benim” dedi, dellendi.
Küllerden kalktı bir koz; “Yaktım” dedi, küllendi.
Topraktan kalktı bir yoz; “Yettim” dedi, bellendi.
Kulağa fısıldayan, bir feryattır sessizlik.
Cilvesi nişânsızdır, gözsüzdür temâşâsı.
Nağmesi sedasızdır, nevâsızdır ifşâsı.
Kervana bir yük sardık, ömür aldı inşâsı:
Hâmûş ol lütfen ceres, bu yük ağır sessizlik.
Gözbebek hayâ mührü; bakıp kâm alacaksan.
Şikayet yersiz bülbül! Gülü tam duyacaksan.
Afiyetin mülkünde, Süleyman olacaksan;
Konuşan dudaklarda, mühür olsun sessizlik.
Sözler hücüm edince, dehşet izdiham oldu.
Acizin derin derdine, susmak tercüman oldu.
Tefekkürün feyzinden, söz nefese ram oldu.
Fırtına öncesinde, suskunluktur sessizlik.
Şaşkınlık örtme zinhar, kirpik hayret zurnası.
Kül musluğu tut zinhar, koz doludur kurnası.
Bu dil kaf dağı zinhar, ankâ kuşu turnası.
Aynadaki şûh hüsne, perde oldu sessizlik.
Bir ney olayım dedi, eşten dosttan kesildi.
Kalem olayım dedi, omuzdan baş kesildi.
Kelam olayım dedi, sînesi kan kesildi;
Battı zift mürekkebe; figân etti sessizlik.
Konuşmak ayıp bizde, yüz buruşur; konuşma!
Açılan güldür mağrur, açma dudak; konuşma!
Sükût sır koruyan sur; açma kapı; konuşma!
Halvet arzu edersen, ittihaz et sessizlik.
Hâmûşluk gizli tılsım, saklar beyandan iksir.
Dudak mühürlü mektup, gizler ledünden tefsir.
Kulak zincir halkası; bağlar manadan esir.
Tefekkür hanesinde, anahtardır sessizlik.
Bu nasıl bir tütsüdür; duman etti susanlar.
Gürültü harp meydanı; sulha gitti susanlar.
Zaman feyzini buldu; vakte erdi susanlar.
Nefes yettiği yere; uçtu gitti sessizlik.