Evanjelist papaz Brunson’un tutuksuz olarak yargılanması kararı ile birlikte serbest bırakılması sonrasında ABD ile Türkiye arasındaki gerilim yerini Başkanlar arasında pozitif görüşmelere bırakmış görünüyordu.
Kaşıkçı cinayetinde Başkan Erdoğan’ın cinayetin çözülmesi konusunda ortaya koyduğu irade ve kararlı tutum uluslararası imajının tavan yapmasına neden olmuştu. Türkiye açısından diğer bir pozitif gelişme ise, Başkan Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Suriye’de akan kanın durdurulması amacıyla Vahdettin Köşkü’nde yaptıkları “İstanbul Mutabakatı” adı verilen toplantı olmuştu. Dört lider İdlip başta olmak üzere Suriye’de siyasi çözüm, terör tehdidine karşı işbirliği, insani yardım ve mültecilerin dönüşü konusunda önemli kararlar alarak görüş birliğine varmışlardı. Bu konjonktürde Başkan Erdoğan’ın birçok kez Suriye’de Fırat’ın doğusundaki terör örgütü PYD/YPG/PKK yapılanmasına dikkat çekip, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden bu terörist yapılanmaya izin verme niyetinde olmadığını vurgulamasının ardından, Türk topçusunun bölgedeki terörist mevzileri hedef alarak vurması ABD’ye verilen açık bir mesaj niteliğindeydi. Türkiye lehinde gelişen pozitif konjonktürde beklendiği gibi ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ülkesinin İran’a karşı yürürlüğe koyduğu ikinci aşama yaptırımlardan geçici olarak muaf tutulan 8 ülkeyi açıklamıştı. Bu ülkeler arasında Türkiye de vardı. Diğer ülkeler; Çin, Hindistan, Yunanistan, Güney Kore, Japonya, Tayvan ve İtalya olarak açıklandı. 6 ay süreyle Türkiye’nin İran’dan petrol ve gaz alması yaptırım dışı bırakılmıştı. ABD’nin İran’ın ekonomisini hedef alan yaptırım kararına Tahran 5 Kasım tarihli yaptırımların yasadışı olduğu, BMGK kararlarının yok sayıldığı gerekçesiyle ABD’yi Birleşmiş Milletler’e şikayet etti. BM Konseyinin 5 daimi üyesi aynı zamanda BM’nin kurucu üyeleri olan Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’dir. Bu ülkelerden biri bile veto etse 193 üyeli BM’den bir karar çıkamaz. Bir karar tasarısının Konsey’den geçmesi için ise 15 üye ülkeden en az 9’unun “Evet” oyu kullanması ve hiçbir daimi üyenin veto yetkisini kullanmaması gerekiyor.
Başkan Erdoğan ile ABD Başkanı Trump 10-11 Kasım’da Paris’te uluslararası bir toplantıda bir araya gelecek. Görüşmede masada çok önemli konular ele alınacak. Kuzey Suriye’deki gelişmeler, FETÖ ve YPG terör örgütleri konularında somut adım atılması, Menbiç mutabakatı veya yol haritasına sadık kalınması konuları gündeme getirilecek. Başkan Erdoğan öncelikli olarak Münbiç konusunun ele alınacağını, halen Münbiç’te ABD ile birlikte devriye çalışmalarının devam ettiğini Trump’la telefonla görüşme yaptıkları gün bu çalışmalarla ilgili hareketin başladığını ifade ederek şu açıklamalarda bulundu: “Eğitim çalışmaları Gaziantep’te yapıldı. Türk ve Amerikan askerleri birlikte bunu yaptılar ve ardından da bu devriye çalışmaları planlandığı şekilde devam etti, devam ediyor. Bizim hedefimiz, bir an önce Münbiç’ten bu terör örgütleri PYD/YPG’nin çıkmasıdır. Bunların orayı terk etmesidir”.
Bu çerçevede Türkiye- ABD ilişkisinin ivme kazandığı bu dönemde Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, ABD’nin başkenti Washington’da 1-2 Kasım tarihleri arasında resmi temaslarda bulundu. Önal, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı David Hale ve Savunma Bakanlığı Müsteşarı John Rood ile görüştü. Dışişleri Bakanları arasında daha önce mutabık kalınan Menbiç yol haritası uyarınca ortak devriyelerin başlatılmasından duyulan memnuniyet dile getirilen görüşmelerde, Önal’ın Yol Haritasının tüm unsurlarıyla uygulanmasının önemini vurguladığı belirtildi. Açıklamada, “ABD’nin PYD/YPG ile angajmanının sonlandırılmasının gerek Türkiye’nin milli güvenliği, gerek Suriye’de barışın tesis edilmesi bakımından temel bir gereklilik olduğunun altı çizildi. PYD/YPG’nin geçtiğimiz günlerde sınırımızda yürüttüğü provokatif faaliyetlere angajman kurallarımız çerçevesinde misliyle karşılık verildiği, terör faaliyetlerini kim olursa olsun tolere etmeyeceğimizi söylemiş olduğumuz ifade edilmiştir. Ayrıca, başta elebaşıları olmak üzere, ABD’deki FETÖ mevcudiyetine ilişkin hassasiyetlerimiz tekrar aktarılmış, yakın zamanda bu konuda somut adımlar atılması beklentimiz iletilmiştir” denildi.
Ancak, Türkiye ile ABD arasında başlayan diplomatik yakınlaşmadan yalnızca 10 gün önce ABD tarafından Münbiç’e gönderilen CIA ve Dışişleri heyetinin YPG/PKK terör örgütünün askeri ve siyasi temsilcileri ile 2 saatlik toplantı yaparak, terör örgütü mensuplarına ABD ve Türkiye’nin ortak devriyesi sırasında ve geri çekilmede sorun çıkarmayın” mesajı verilmesi, Münbiç’te Türk askerleri beraber müşterek devriye gören ABD’li askerlerin 2 gün sonra Münbiç şehrindeki Umm All Julud bölgesinde PKK/YPG’li teröristlerle birlikte hendeklerde devriye attığının görüntülenmesi beklendiği ve bilindiği gibi ABD’nin samimiyeti konusunda şüpheler doğurmuştur. Bu durum Trump’un iradesinden bağımsız veya karşıt bir gelişme midir? Şüphesiz Erdoğan Trump görüşmesinde bu konu açıklığa kavuşacaktır.
Esasen Başkan Erdoğan ile Trump arasında yapılacak görüşmeden önce bu köşe yazısının kaleme alındığı saatlerde ABD’de 5 Kasım’da yapılacak ara seçimler Trump’un siyasi kariyeri üzerinde önemli etkiler yapacak. ABD’de her başkanlık döneminin ortasında, Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesini, senatonun 100 üyesinden 35/39’unu yenileyen bir “ara seçim” yapılır. Bu seçimler vatandaşlara, iki yıl önce seçtikleri başkanın ve partisinin performansını değerlendirme, hoşnut değillerse Mecliste veya Senato’da hatta ikisinde birden çoğunluğu muhalefet partisine oy vererek, başkanı dengeleme fırsatı yaratır. Eğer Demokrat Parti, bu ara seçimlerde Kongre ve Meclis’te çoğunluğu ele geçirebilirse Trump’ı azletme sürecini başlatabilecek. Yalnızca Meclis’in çoğunluğunu ele geçirse bile Demokrat Parti, en azından Trump’ın seçim kampanyası ile Rusya arasındaki bağlara ilişkin soruşturmayı canlandırma, genişletme olanağı elde edecek. Eğer Cumhuriyetçiler yani Trump kazanırsa ABD’de siyasi, dengelerde sağa kayış hızlanıp kutuplaşma derinleşirken, uluslararası alanda gezegenin ekolojik dengelerini tehdit eden, bir büyük savaş olasılığını da güçlendiren gelişmeler hızlanacak.
Ancak ABD’de yapılan değerlendirmeler Cumhuriyetçiler ve Trump’un ara seçimleri kaybedeceği yönünde. Trump’un kazanması bir sürpriz olur herhalde!
Bülent Orakoğlu