Filistin-Suriye cephesinin çözülüşü ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının üzerinden tam yüz sene geçti. Burada cereyan eden hâdiselerin içyüzü bugün bile iyi bilinmemektedir…
Çanakkale’deki mühim rolü ile tanınsa bile, Mustafa Kemal Paşa’nın Cihan Harbi’ndeki en enteresan günleri Suriye Cephesi’nde cereyan etmiştir. 5 Temmuz 1917’de Suriye-Filistin cephesinde Falkenhein kumandasındaki Yıldırım Orduları’na bağlı 7. Ordu’nun kumandanlığına tayin edilmişti. 27 Ekim 1917’de İngiliz General Allenby, Gazze’ye hücum etti. Bi’rüssebi’de miralay İsmet [İnönü] Bey’in kumanda ettiği birlikler 10 gün içinde yenildi ve Gazze; 9 Aralık’ta da Kudüs düştü. Artık Osmanlı birlikleri için çekilme safahatı başlamıştı.
Enver Paşa, bu mağlubiyetten Mersinli Cemal ve Mustafa Kemal Paşaları suçladı. Bi’rüssebi üzerinden Sina’ya taarruz etmesi emredilen Kemal Paşa bunu dinlememiş; üstelik bunun lüzumsuzluğuna dair İstanbul’a 20 Eylül tarihli bir de rapor göndermişti. Bunun üzerine azledilmiş; ama sert bir disiplin muamelesi ile karşılaşmamıştır. (Ş. S. Aydemir, Tek Adam)
Harbe baştan beri karşı olan ve düşmanın kazanacağına inanan Kemal Paşa, bir şekilde harbden çekilme taraftarıydı. 15 Aralık 1917’de Veliahd Vahideddin Efendi’nin maiyetinde Alman cephesini ziyarete gitti. Burada İttihatçı düşmanı ve münferid sulh taraftarı veliahdde itimat hâsıl etti. Sonra birkaç ay tedavi için Avrupa’da dolaştı.
Bu seyahat kilit hâdise sayılabilir. Burada Cavit, Rauf, Fethi ve Talat Beylerle Veliahd’in bilgisi dâhilinde münferid sulh için, İngilizlerle üst seviyede görüşmeler yapmış olması pek muhtemeldir. Dönüşünde hemen fevkalâde salâhiyetlerle Filistin cephesine tayini; burada Alman karargâhını tesirsizleştirerek geri çekilmeye nezâret edişi, İstanbul dönüşü Allenby’nin tavsiyesiyle Anadolu umum müfettişliğine tayini de nazara alınırsa, ciddi ve şümullü bir planın parçaları gibi gözükür.
Çözülüş
3 Temmuz 1918’de tahta çıkan yeni padişah, Kemal Paşa’yı tekrar 7. Ordu’nun başına getirdi. Ağustos sonunda Nablus’taki karargâha varışından birkaç gün sonra İngiliz taarruzu başladı. “Ordumla sahralar ve nehirler geçerek Şam’a ricata mecbur oldum. Burada çekilen meşakkatin izahı uzun olur” diyerek, en basit bir hâdiseyi bile tafsilatlı anlattığı hâlde, burada nedense sözü kısa kesmeyi tercih etmiştir.
O zaman Filistin cephesinde üç ordu vardı: Merkezi Salt’ta 4. Ordu; Nablus’ta 7. Ordu ve Tulkerem’deki 8. Ordular, “Yıldırım Orduları” diye anılırdı. Cephenin umumi karargâhı Nâsıra’da idi ve Liman von Sanders de cephe kumandanıydı. Mersinli Cemal Paşa, 4; Arapgirli Cevad Paşa 8 ve Kemal Paşa 7. Ordu kumandanı idi. İsmet Bey ve Ali Fuad Paşa, 7. Ordu’nun kolordu kumandanlarıydı.
Nablus Muharebesi
18 Ağustos’ta düşman taarruzu beklenmedik bir şekilde batıdan geldi. 31 Ağustos’ta cephe çöktü ve süratli bir hezimet bunu takip etti. Kilometrelerce gerideki ordu kumandanları canlarını zor kurtardı. Liman von Sanders, gecelik entarisiyle Taberiye’ye; 8. ordu kumandanı Cevad Paşa, kalpağını alamadan Şam’a kaçtı.
Allenby, Meggido (Armagedon) veya Nablus Muharabesi ile 19 Eylül’de cephenin batısında 7. Ordu’nun müdafaa mevzilerini söktü. Açılan yolda hızla ilerleyen süvari birlikleri kıyı şeridini geçtikten sonra, iç kısımlara yöneldi. Kuzeydeki çekilme hatlarını kesti. Doğuda da geriye çekilmeye başlayan Osmanlı birlikleri, Arap birlikleriyle karşılaştı.
Düşman hiç mukavemet görmeksizin 1 Ekim’de Şam’a ve nihayet 25 Ekim’de Haleb’e girdi. Kemal Paşa düşman yaklaştıkça bu şehirleri tahliye ederek geriye çekilmişti. 38 günde 560 km ilerleyerek 5 bin kayıp veren İngilizler, 75 bin esir ve 375 top ele geçirdiler.
Bu üç ordu, Kudüs’ün kuzeyinde tahkim edilmiş bir mevzide bir müdafaa hattı teşkil ediyordu. İngilizler sayıca üstündü ama, Osmanlı birlikleri de yeni ve ağır Alman silahları ile donatılmıştı. Diğer cephelerden farklı olarak Filistin-Suriye’deki birliklerin mühimmatı ve morali yerindeydi. İstanbul’un elverişli bir mütareke için mukavemetini bahane ettiği bu birliklerin bu kadar çabuk çözülmesi hayret uyandırmıştır.
Ric’at
Ders kitaplarında, tarihin en başarılı geri çekilme hareketi olarak lanse edilen ve kısa geçilen bu hezimetin sebebi, 8. Ordu’nun diğerlerine haber vermeden ricat etmesi, bundan açılan boşluktan saldıran İngilizlerin sağ ve soldaki 4. ve 7. Orduları arkadan kuşatmasıdır.
Kemal Paşa, 8 kişilik maiyetiyle, resmî elbiselerini bile giyemeden Şam’a çekildi. 30 Eylül’de gazetecilere verdiği beyanatta: “O gece şunu anladım ki, bütün kıta ve cephelerde kumandanlık kalmamıştı. Binâenaleyh delice denecek bir emir verdim: Şam ve Riyad’daki kuvvetler şimâle doğru hareket etsinler.” Yani istikamet kuzey, herkes başının çaresine baksın!
Şam ve Beyrut’un düşmesi üzerine Haleb’e canını zor atan Kemal Paşa, Almanya’ya giden Liman von Sanders’in, Umum Cenub Orduları Kumandanı sıfatını devraldı. 8000 askeri bulunmasına rağmen bir müdafaa hattı teşkil edemeyip Adana’ya çekildi.
Artık bitti!
Kemal Paşa, 27 Eylül gecesi görüştüğü meşhur İngiliz casusu Lawrence’dan, İngiltere’ye göre, Suriye ve Irak’ın geleceğinin Emir Faysal ve Genç Araplara ait olduğu; Türklerin, başkalarına ait topraklardan çekilmesi ve Anadolu’ya odaklanması icab ettiği tavsiyesini almıştı. (Alan Palmer, Victory 1918). Lord Kinross da Mustafa Kemal’in Arap topraklarının kaybına o kadar üzülmediğini söyler.
Suriye cephesinin çökmesi üzerine 30 Ekim’de Mondros Mütarekesi imzalandı. Bu arada Haleb’in 40 km kuzeyinde kamp kuran Kemal Paşa, İngiliz-Hind Birlikleri Kumandanı General MacAndrew’ya teslim oldu ise de, iyi muamele gördü ve bazı şartlarla serbest bırakıldı. Kendisine bir otomobil tahsis edip istasyona kadar uğurladı. Bunu o zamanki Filistin cephesinde İngiliz ordusuna dair yazılarıyla tanınan gazeteci, tarihçi ve politikacı Sir Henry Somer Gullett anlatır.
Adana’dan padişaha çektiği meşhur telgrafta, içinde kendisinin de bulunduğu isimlerden bir hükûmet kurmasını teklif etti. Padişah, hâlâ itimat ettiği yaverinin dediğini yaptı; ancak kendisini harbiye nâzırı tayin etmedi. Kemal Paşa, İstanbul’da Suriye bozgununun müsebbibi olmakla itham edildi ise de, padişah İttihatçı aleyhtarı tek tük subaylardan gördüğü yaverini himaye etti.
Bundan sonrası yakın tarihimizde yepyeni bir sayfa teşkil eder. Suriye Cephesi’nin İsmet İnönü, Kâzım İnanç, Refet Bele, Asım Gündüz, Ali Fuad Cebesoy gibi mağlup kumandanları, yeni bir zaferin kahramanları olarak tarihe geçtiler…