AK Parti ise, 2019 yerel seçimlerinde yine favori olarak görülüyor. Ancak yaşanan ekonomik sürecin bu seçimlerde menfi etkisini de hesap eden AK Partili kurmaylar, aday belirleme sürecinde ince eleyip sık dokuyorlar. Ayrıca AK Parti’nin mücadele etmesi gereken bir başka alan ise “kutuplaşma/ayrışma” meselesi… Zira 2019 senesi için fay hatları kırılıyor, bazı şeylere zemin hazırlanmaya çalışıyor.
Tarihçi Kadir Mısıroğlu’nun Diyanet İşleri Başkanı tarafından ziyaret edilmesi sonrası MHP lideri Bahçeli’nin sert çıkışı da bu minvalde değerlendirilebilir.
2019 YEREL SEÇİMLERİNİN MOTTOSU: KUTUPLAŞALIM, AYRIŞALIM!
“2019 Yerel seçimlerinin stratejisi belli oldu” dedik. Bunu biraz detaylandıralım. Tezimizi, özellikle 29 Ekim öncesi-sonrası ve 10 Kasım öncesi-sonrası yaşanan, hiç de tesadüfi olmayan argümanlarla destekleyelim.
Sosyal medyada şişirilip abartılan konular başta geliyor. Âdeta milletin aklıyla oyun oynar gibi alışık olduğumuz sahnelere şahit oluyoruz. Bu kavramı hiç sevmesem de kısacası bir “algı operasyonu” çekiliyor diyebiliriz. Bunu söylerken de her şeyin güllük gülistanlık olduğunu elbette söylemiyorum. Ancak öldük bittik durumunda da değiliz. İç enerjimizi yine kısır döngülü konulara harcıyoruz.
Önce Andımız/Türkçülük, ardından da Türkçe ezan ve Atatürk üzerinden işlenen konular, yıllardır aynı oyunlar üzerinden milletimizin birbiriyle karşı karşıya getirilmesi aklımıza gelsin. Bunu gibi sayısız olayları tecrübe etmemize rağmen hâlâ bu oyunlar oynanmaya çalışılıyor.
ÖNEMLİ SORU…
Devlet, milleti için vardır. Millet de devleti için… Ancak 15 Temmuz sonrası çeşitli kadroların tasfiyesiyle boşluğa düşen ve boşalan kadrolara bir başka fikrin egemen olmasıyla bir şeyler yeniden denenmeye çalışılıyor olabilir mi?
Bu ve benzeri soruları çokça işitir ve duyar olduk.
TEZİMİZ NE?
Medyada yer alan, sıkça işlenen konulara ve sosyal medyadaki tesadüfi olmadığına kanaat getirdiğim paylaşımlardan yola çıkarak şunları dile getirebilirim:
2019 yerel seçimleri, kutuplaşma ve ayrıştırılma konuları üzerine kurgulanacak. Bu konular çokça işlenmeye ve kaşınmaya başlandı. “AK Parti iktidarının başlangıcıyla birlikte ayrıştırılan ülkemiz insanları, son dönemde iyiden iyiye kutuplaştırıldı. Birbirimize tahammülümüz kalmadı. Hiçbir dönem bu kadar ayrışmadık, uçlarda olmadık” algısı işleniyor.
(Nedense her seçim öncesi hep ayrışıyoruz, değil mi?!.)
Bu süreçte muhalefet partilerini, eylem ve söylemlerini yakından takip etmek gerekiyor. “Ne yani, AK Parti’yi takip etmeyelim mi?” diye sorabilirsiniz. Elbette takip edebilirsiniz…
Özellikle ‘Millet İttifakı’nda bir araya gelen partiler, bu siyasal boşluğu görüp; “ayrışmayalım, birleşelim. Yeniden Millet İttifakı’nda buluşalım” stratejisini takip edebilirler. Erol Mütercimler’in 2018 yılından bu yana özellikle işlediği ve üzerinde durduğu konulara dikkat kesilecek olursak; bir algı yönetimi veya bir ikaz sisteminin işlediğini görebiliriz.
Suriyeli göçmenler de işin tuzu biberi oluyor haliyle… Unutmamak lazım. Önemli bir argüman…
Biz bu fikirleri tartışıp konuşurken, benzer bir görüş de Stratejist Abdullah Çiftçi’den geldi. 25 Eylül 2016 tarihli; “FETÖ ve PKK üzerinden toplumda bir isyan çıkartamayacağını görenler ‘Laiklik’ üzerinden kutuplaştırma ve kaos denemeyi yapıyorlar” paylaşımına atıfta bulunarak 13 Kasım 2018 tarihli paylaşımında şunları dile getirdi: “25 Eylül 2016 tarihli Tweetteki öngörü çerçevesinde, Kutuplaşmayı derinleştirerek yeni bir siyasal dizayn için Uğur Mumcu, Bahriye Üçok’a düzenlenen suikast gibi bir olay tezgahlayabilirler. Çevremiz ateş çemberi. Türk Milleti dikkatli, temkinli olmalı…”
OPERASYON VAR, YERSENİZ… AKIL VAR, SEVERSENİZ…
Ayrıca 140Journos adlı medya hareketinin, 10 Kasım 2017 tarihli ve 17:57 saatiyle Twitter’dan yapmış olduğu, “İstanbul’da #10Kasım, saat 9:05. 140journos SO’dan #1dakika” adlı videolu paylaşımda, videonun sırf 43 ile 46’ıncı saniyeler arası çekildiğini görüyoruz. Bu niyet okuma değil. Ancak görünen köy de kılavuz istemiyor. O üç saniyede neler mi oluyor? Kara çarşaflı bir kadın, sirenler çalarken yürümeye devam ediyor. Yerseniz…
Öte yandan, Atatürk’e hakaretler mi dersiniz, büstlere saldırılar mı dersiniz, Atatürk’e benzemeyen büstler yapılıp yeniden yapılmasını talep edenleri mi dersiniz bilmem ama… Durum bu… Bir de aynı anda âdeta tek merkezden kontrollü sosyal medya hesaplarından bunların paylaşılıp bir algı operasyonuna maruz bırakılmamız da cabası…
Emperyal güçlerin ve işbirlikçilerinin planları/hedefleri yine tutmayacak. Birlik ve beraberliğimize hasar vermeye çalışan, yıkma gayretleri güden odaklar yine başarılı olamayacak. ”Türkiye coğrafyası, Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir yer” demekten geri kalmayanlar yine hüsrana uğrayacak. Bütün bu planlar/projeler, bir bumerang misali dönüp dolaşıp mutlak surette yine kendilerini bulacaktır.
İrfan Atasoy