Amerikalılar 6 Kasım’daki Kongre seçimlerine derin bir bölünmüşlük hissiyle giriyorlar. Taraflar ziyadesiyle kutuplaşmış durumdalar ve motivasyonları güçlü.
“Senato”nun üçte biri, “Temsilciler Meclisi”nin ise tamamı yenilenecek. Halihazırda Cumhuriyetçiler Kongre’nin her iki kanadını da kontrol ediyorlar. Anketler ise Demokratlar’ın Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu sağlayacakları yönünde sinyaller veriyor. Senato’da ise pek değişim gözlenmiyor.
Demokratlara gönderilen bombalı paketler, bir sinagoga yapılan saldırıda 11 Musevi’nin, bir diğer saldırıdaysa 2 Siyah’ın hayatını kaybetmesinin yol açtığı gerilimler eşliğinde seçimlere giriliyor. Cinsel saldırı iddialarına muhatap olan Brett Kavanaugh’un yargıç seçilmesiyle Federal Yüksek Mahkeme’de Katolik muhafazâkârların kontrolü ele geçirmesiyse bir diğer faktör. Bu gelişme liberal seçmenlerle cinsel saldırılara karşı büyüyen kadın hareketini motive ediyor. Kitle katliamlarıysa bireysel silahlanmanın kısıtlanmasını isteyen çevreleri motive ediyor. Cumhuriyetçiler bireysel silahlanmayı ‘yurttaşlık hakkı’ olarak gördüklerinden kısıtlamalara karşılar. Bu yüzden silah lobileri Cumhuriyetçiler için daha çok para harcadı.
Trump’ın “Paris İklim Anlaşması”ndan ABD’yi çıkarması sebebiyle çıkar sağlanan petrol ve kömür lobileri kazanımlarını korumak istiyorlar. Bu lobiler Trump’ın arkasında. Çin’in ABD’ye misilleme olarak getirdiği ek gümrük tarifeleriyse Cumhuriyetçiler’e oy veren kırsal bölgelerdeki tarım üreticilerini daha fazla etkiledi. Öyle ki ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Çin’in gümrük misillemesini Trump aleyhinde seçimlere müdahale olarak niteledi.
Ana akım “Beyaz Evanjelik Hıristiyan” seçmenlerin büyük kısmıysa Cumhuriyetçiler’e oy veriyorlar. Evanjeliklerin kendilerini “İsrail müttefiki” olarak gören “Hıristiyan-Siyonist” kanadıysa fanatik Trumpçılar. Hıristiyan-Siyonistler Trump’ı ‘ilahî misyon’ yüklenmiş bir lider olarak görüyorlar, bu yüzden onun Evanjelik öğretiye ters düşen ahlakî zaaflarını bile görmezden geliyorlar. Çeşitli nüanslardaki radikal Sağcı grupların yanı sıra Trump’ın en hararetli destekçileri, sayıları 15 milyon civarında olduğu söylenen bu Hıristiyan-Siyonistler.
ABD’de “Beyaz Irkçılığın” şiddet eşliğinde yükselişi “Hispanikler” ile “Afrika” ve “Asya” kökenli Amerikalıları kaygılandırıyor. Bu üç grup çoğunlukla Demokratlar’a oy veriyorlar. Araştırmalar Beyaz Amerikalılar’ın 50 yıl içinde çoğunluğu kaybedecekleri yönünde. Bu tahminler, ülkeyi “Beyaz Amerika” olarak kodlayanlar için önüne geçilmesi gereken bir gidişat. Trump’ın sert göç politikasının arkasındaki motivasyon da bu. Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi üyelerinden Steve King’in Kanada’da Otronto belediye başkanlığına aday olan Beyaz Irkçı Faith Goldy’ye destek vermesi ise kendi partisi içinde bile tepki gördü. King’in Hollanda’da İslam karşıtlığıyla öne çıkan aşırı sağcı politikacı Geert Wilders’a övgüler yağdırması, öte yandan eski bir Nazi subayının kurduğu “Avusturya Özgürlük Partisi”nin üyeleriyle ilişkisi tartışılıyor. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Neocon John Bolton’ın Brezilya’da başkan seçilen Beyaz Irkçı Jair Bolsonaro’ya övgüler yağdırması da cabası.
Bir diğer başlık, Demokratların, daha çok partinin “Demokratik Sosyalist” kanatlarının “Herkes için sağlık sigortası” istemesi. Trump, Obama’nın kısmi iyileştirme getiren düzenlemesini bile kaldırmak istiyor. ABD’nin yaşlı kesimleriyse sağlık hizmetleri için Demokratlar’a daha çok güveniyor. “Milenyum nesli” olarak nitelenen genç kuşakların ise seçimlere daha fazla katılması bekleniyor. Bu kuşak, Demokratlar’a daha meyilli görünüyor.
Trump yönetiminin dış politikası başta olmak üzere seçim sonuçlarına etki edebilecek daha birçok başlık var. Amerikalılar bütün başlıklarda Kongre’nin nasıl bir renge bürüneceğine karar verecekler. Sonuçlar 2020’deki Başkanlık seçimleri için de bir kaldıraç olacaktır.
Abdullah Muradoğlu