Ruslar hâkimiyet kurma faaliyetlerine başladığı yıllarda, bugün Orta Asya denilen, Türkistan’ı hem coğrafi, hem de siyasi yönden param parça etti. Misli görülmemiş bir şekilde insanlar felaket ve facialar ile karşı karşıya bırakıldı. On binlercesinin ırzına geçildi, yüz binlercesi öldürüldü. Köyler, şehirler yakıldı-yıkıldı hatta harabeye çevrildi. Halkın mal ve mülkü, işgalciler tarafından yağmalandı.
Bu durum ne yazık ki fazla yazılmadı, anlatılmadı. Biz de bu garip ve mağdur insanların hissiyatını dile getirmek için makalemizde, 1898’de Özbekistan’ın Andican vilayetinde, Ruslara karşı hürriyet mücadelesi veren “Dükçi İşan”ve biçare halka yapılan katliamlardan bahsedeceğiz.
Andican, Özbekistan’ın Fergana Vadisi’nde mümbit arazileri ile boy gösteren önemli ve büyük bir şehirdir. Ruslar bu coğrafyada akla-hayale gelmeyecek bir katliam yaptı. Askeri celseler Andican vilayetine geldi. Bunlara komutanlık yapan R.Çaykovski, Müslümanların görüldükleri yerde öldürülmesini emretti. O gün binlercesinin kanları döküldü. Binlerce çocuk yetim, yüzlerce kadın dul kaldı. Rusların bu zulmüne karşı mücadele verilmesi gerekiyordu. Ne yazık ki halkın elinden hiçbir şey gelmiyordu. O zaman Dükçi İşan liderliğinde, bir mücadele hazırlığı yapılıyordu ki bunu duyan Rus komutan, D.İşan’ın derhal yakalanmasını emretti.
D. İşan’ı arayan askerlerin önüne sarıklı kim denk geldiyse O’nun mürididir deyip zorla dövüldü, sorgusuz- sualsiz hapse atıldı. Bundan dolayı hiç kimse sarıklarıyla sokağa çıkamaz oldu. Rus askerleri işi daha da ileriye götürdü, zulümlerini günden güne arttırmaya başladı. Korkudan, ne yazık ki mazlumların feryadını işitecek kimsede yoktu. Pek çok asker Dükçi İşan’ın evine gitti. Evde bulamayınca içeride ne buldularsa şehre, Rus komutana getirdiler.
Sandıktan Çıkan Mektuplar
Eşyaları arasında çıkan mektupları tercüme ettirdiler. Gördüklerinin tamamı, selam ve dua mektuplarıydı. Bu mektuplar kimden geldiyse derhal yakalanması emredildi. Çok sayıda kişi hapsedildi, dayanılmayacak işkenceler yapıldı. Dört-beş gün içerisinde hapishaneler doldu-taştı, insanları koyacak yer kalmadı. Aralarındakilerin ekserisi Kırgız olup, Özbek, Kazak, Kıpçak, Karakalpak, Uygur Türkü idi.
Askerlerin baskısından korkan Fergana Bölge Valisi: “ Eğer Dükçi imam hemen yakalanmazsa Andican’da katliam yapacağım” diye emretti. “Şayet şehir ve köyler vurulmasın diyorsanız, Dükçi imam müritleriyle birlikte yakalansın.” emri şehir ve köy sokaklarının duvarlarına yapıştırıldı. Bu olayın üstünden dokuz gün geçmişti ki “ Dükçi imam ele geçirildi” diye bir haber duyuldu. Yakalanarak hapsedildi. “Ya konuşursun, ya da sana acı azap yaparız” dediler. D.İşanada dayanılmayacak eziyetler ediliyordu. Hemen ardından darağacına getirilerek korkunç işkencelerle idamına karar verildi.
Kefen Giydirildi
Dükçi İşan mahkemeye getirildi. Ruslar dinliyor gibi görünüyorlar ancak nasıl bir muamele yapmak istiyorlarsa ona odaklanmışlardı. Kürsüye çıkardılar. Söylemek istediği bir şey olup-olmadığını sordular. Bunun üzerine Dükçü imam yüksek sesle:
“Ey Müslüman kardeşlerim şahit olun! Ben haksız bir suçlamaya maruz kaldım. Çoluk çocuklarım, ufak tefek işlerim vardı. Bu vali (Rus valisi) ve töreler adâletli bir iş yapmadılar. Dürüst bir yargılamada bulunmadılar. Dua edin, bu zalimleri Allah….” dediği sırada Rus valisi gelip, “Yeter yeter!” susturun şunu diye bağırdı. Askerler silahın dipçikleri ile İmamın karnına 4-5 defa vurunca sesi kesildi. Birden düğümler atılıp, ayağının altındaki kürsüyü yıktılar. Vali, “Çocukları derhal toplayıp getirin” diye emretti. İmamın o halini gören çocuklar korkudan bayıldılar.
Esir Olan Biçareler
Dükçi imam’a yakın kim varsa, hapsedildi. Rus komutan hergün 5-6 kişiyi hapisten çıkarıyor, Uzun kamçı sapı ve dut dalları ile askerlerin ortasında çıplak hale getirilerek derileri parçalanıncaya kadar dövülüyordu. Askerler kalk diye başlarına tekme ile vuruyor, bağırıyordu. Biçareler “Yâ Pîrim” diye bağırdıklarında Rus Valisi tercüme ettirerek “Ne diyor bu” diyordu. Tercüman, “Dükçi İşan’dan yardım diliyor” deyince Vali öfkelenip, “Yatırıp yine vur!” diye emrediyordu. Esirler takatları kesildiği için; “Ey Vali bey bir çift sözümüz var, ne olur bizi bir dinleyin!” dedikleri yada ses çıkardıkları zaman dört asker boyunlarına çöküyor, asla söz söyletmiyordu.
Darağacının altında
Halkı korkuya sevk etmek için, “Yüce Çar’a asi olan asılacaktır” diye tellallar çağırttırıyorlardı. “12 kişi asılacak, bütün halk çıkıp seyretsin” haberi her yere gönderildi. 8 tane darağacı kuruldu. Bütün halk şehre çıksın, Dükçi imam’ın sofulardan 12 kişi asılacaktır diyerek herkesi zorla topladılar. Maksatları vatandaşın yüreklerinde korku bırakmaktı. Ne var ki darağacında asılı olanlar öldürülerek, cesetleri darağacının yanına kazdıkları çukurlara tepildi…
Kaynak:
- Hamid Ziyayev: “Türkistan’da Rus Hakimiyetine Karşı Mücadele” Türk Tarih Kurumu Yayınları
- Enver Altaylı “Esir Türk İllerinde Doksan Gün”Yeni Yayınevi. 1. Baskı 1980