Her şey 25 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan askerlerinin “Dağlık Karabağ sorunu” adı altında Hocalı’ya girmesiyle başladı.
26 Şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi’nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı.
Rus ve Ermeni askerler önce bomba atışlarıyla şehrin havaalanı ile olan bağlantısını kesti. O sıralarda Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan’ın savunma gücü olarak sadece 200 kişi bulunmaktaydı. Resmî açıklamalara göre saldırıda 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetti. 1200’den fazla kişi ise esir alındı. Ancak esir alınan 150 Azerbaycanlı hala kayıp statüsünde. Akıbetlerinin ne olduğu bilinmiyor…
Katliamda aktif bir şekilde bulunan, Ermeni teşkilatı ASALA üyesi Monte Melkonyan’ın kardeşi Markar Melkonyan yıllar sonra kardeşine dair yazdığı bir kitapta “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.” olarak bahsedecekti katliamdan.
Ermenistan Cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan,O dönemlerde Ermeni ordusunda bir komutandı.Yıllar sonra Hocalı Katliamı’na ilişkin “Hocalıdan önce, Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu kırmayı başardık. Ve olay işte bu.” diyecek kadar ileri gitmişti.
Hocalı Katliamının Ermeni bir halk kahramanı(!): Zori Balayan… Balayan’ı kahraman yapan olay Hocalı Katliamı idi. Doktor, gazeteci ve yazar gibi unvanlarla alınan bu Vahşi, Ermenistanın nasıl bir vahşete imza attığını bakın nasıl anlatıyor!
”Hocalıda ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde, askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye askerler çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra ben bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna, onların atalarının bizim çocuklarımıza yaptıklarını yaptım. Başından, ensesinden ve karnından derisini soydum. Sonra saat tuttum ve Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından hayatını kaybetti.İlk mesleğim doktorluk olduğu için MERHAMETLİYDİM!, bu yüzden de çocuğa yaptığım eziyetten dolayı mutluluk duymadım. Ama ruhum halkımın bir kısmının bile öcünü aldığı için gururluydu. Daha sonra, ölmüş Türk çocuğunun cesetini parça parça doğradık ve bu Türkle aynı kökten olan köpeklere attık. Akşama kadar aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık.”
Ermeni Gazeteci Daud Kheyriyan ise yaptıkları vahşetin çoluk çocuk demeden nasıl yapıldığını bir gazeteci edası ile anlatıyor,
“Katliamda öldürülen insanların yakılmasıyla görevli Ermeni grupla beraberdim. 2 Mart günü Hocalı’nın bir kilometre batısına, 100 civarında Azeri cesedini getirip yığdılar. Son kamyonda 10 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. O sırada, Tiranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öbür cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra bütün cesetleri yaktılar. O sırada yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim…”
Yuri Romanov isimli Rus Gazeteci ise bakın olayları nasıl anlatıyor…
“Altı yaşında, gözleri sargılı bir kız çocuğu gördüm. Kameramı kapatmadan ona doğru eğildim ve neyin var diye sordum.
– Gözlerim yanıyor. Gözlerim yanıyor!
Yanında bulunan doktor şöyle söyledi:
– Gözleri kör olmuş. Gözlerinde sigara söndürmüşler. Bize getirdiklerinde gözlerinin içinde sigara izmaritleri vardı.
Orada şahit olduklarımı, gözlerimin gördüklerini ve kulaklarımın duyduklarını dilim ifade edemiyor.”
Newsweek’ten Pascal Privat ise,
”Bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga, Hocalı’dan getirilmis düzinelerce ceset ve onların başında yas tutan mülteciler vardı… Cesetlerin çoğu, kaçmaya calışırken yakın mesafeden vurulmuştu. Kafa derileri yüzülen cesetler vardı. Bazılarının yüzleri paramparça olmuştu” diye yaşanan vahşeti gözler önüne seriyordu…
Thomas Goltz (ABD’li Gazeteci)’da,
”Fotoğrafçı arkadaşım donmuştu,fotoğraf çekebilmesi için kendisini ölü bedenlerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, koparılmış uzuvlar… Her bakımdan mide bulandırıcıydı. Bazı cesetlerin cinsiyetini anlamaya çalıştım ama yüzleri parçalanmış, uzuvları koparılmıştı. Tanınamayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.”
diye vahşeti anlatıyordu…
Yine o dönemde,
Sunday Times(İngiltere)
“Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir”
İzvestiya(Rusya)
“Video kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu.”
Le Monde(Fransa)
“Ağdam’da bulunan yabancı gazeteciler Hocalıda öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş , tırnakları çıkarılmış 3 kişi görmüşlerdir.”
Başlıklarını attığı döneme İnsan Hakları “İzleme” Örgütü, NATO, Birleşmiş Milletler… Dünya üzerinde yaşanacak herhangi bir olayda herkesten önce elini uzatan kuruluşların hepsi izlemekle yetindi Hocalı’yı. “Yetişemedik” ve “Kınıyoruz” gibi açıklamalar ile yetindiler, Bosna ve Filistin’de yaptıkları gibi…
Aradan 24 yıl geçmesine rağmen Hocalı Katliamı’na dair herhangi bir sorumlu cezalandırılmadığı gibi maalesef hala DÜNYA SESSİZ….