Gazeteci-yazar Rahmi Er, TRT Haber ekranlarında hendek siyasetini ve operasyonları değerlendirdi….
TRT Haber ekranlarında yayınlanan Değişen Türkiye programının konuğu Gazeteci-Yazar Rahmi Er, hendek siyasetlerini eleştirirken, Demirtaş’la ilgili önemli bir iddia öne sürdü. Er, “Birileri Türkiye Cumhurbaşkanı olamayınca Kürdistan Cumhurbaşkanı olma peşinde mi?” Diye zihinlere sualler takılmakta” dedi.
Trt Haber ekranlarında yayınlanan Betül Soysal Bozdoğan’ın moderatörlüğünü yaptığı ‘Değişen Türkiye’nin konuğu gazeteci-yazar Rahim Er oldu. Özyönetim ve özerklik çıkışlarının değerlendirildiği programda Rahim Er konuyu tarihsel süreçlere atıfta bulunarak hukuki ve sosyolojik zeminde değerlendirdi.
Programda öne çıkan yorumlar şöyle;
CAMİ YAKANLARI KÜRT SAYMAK KÜRTLERE HAKARETTİR
Pkk ve Hdp’nin özyönetim – özerklik çıkışlarının halkta karşılık bulmayışını hangi nedenlere bağlıyorsunuz?
Kürt vatandaşlarımız, yakın tarihte en ağır şartlarda, kabul edilenez haksızlıklara uğradıklarında bile sabrederek böyle bir maceraya yönelmediler. Özyönetim ve devam eden sözler içi boş hayal ürünü hedeflerdir. Bugün Kürtler, bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır. Kürtçü ideolojidekiler, yakın tarih hesaplaşmaları üzerinden Kürtleri, nihai maksadı ayrı devlet olmak olan bir maceraya sürükleme gayretkeşliği içindeler. Çok marjinal, çok küçük bir Kürt yüzdesi hariç, bu iddia yalnızdır. Çünkü; son 15 senedir Doğu-Batı farkı aradan kalkmıştır. İyi ki de kalktı. Artık Doğu ve Güneydoğu sürgün yatağı ve mahrumiyet bölgeleri değil. Diğer 5 bölgede eğitim, ulaşım, bilişim, bayındırlık, sağlık olarak ne ninet varsa artık geçmişin çileli bu iki bölgesinde de var. Terör bitip silahlar terk edilirse özel teşebbüs ve turizm de gelecektir. Bunun örneği Barış Süreci’nde görüldü. Kürtler, aklı selim sahibi, irfan terbiyesinden nasipli insanlardır. Onlar, İran’daki Kürtlerin durumunu biliyorlar. Suriye’de Baas rejiminin Kürtleri insan saymayıp onlara hüviyet cüzdanı verilmediğinin de farkındalar. Bizde ise büyükşehirlerdeki önemli bir zengin kitle Kürt ailelerdir. Bunun yanı sıra asıl farkında olduklarıysa örgütün Kürtler üzerinden emperyalist devletlere taşeronluk yapma keyfiyetidir. Bu ülkenin Kürdü de Türkü de diğer unsurları da aynı aidiyet kök değerlerine bağlıdır. Devlet, çok kararlı bir tavır ve hassas bir üslupla Kürtlerimizi, onları rehine alan Kürtçülerden kurtarmakta. Kürtler bunu bilmekteler. Devlet, Kürtlerimizin sadakatlerini en üst seviyeden ödüllendirmelidir. Neyin ne olduğunu Diyarbakır’da çarşaf içinde yakalanan İngiliz intibalı İtalyan kadın, gayet net şekilde izah etmektedir. Cami yakanları Kürt saymak, Kürtlere hakarettir.
ÖZERKLİK TALEBİ MASUM DEĞİL
Özerklik tarihte sonuçları itibariyle nasıl yansıma bulmuş?
Özerklik; yani otonomi, masum bir talep gibi sunulmak istenmekte. Bir kere bugün bölgede böyle bir talebi haklı çıkartacak hiç bir iktisadi, sosyal ve kültürel noksanlık yok. Bu isteği öne sürenler, gayet iyi bilmektedir ki Yunanistan gibi Bulgaristan gibi Osmanlı Türkiye’sinden kopanlar, yola muhtar idare yani özerklikle çıkmışlardır. Özerklik veya daha ileri adımlar için evvela taban oluşturacak kitle, nüfus lazımdır. Batıdaki Kürtlerin bunu istemeleri imkansızdır. Doğudakiler isteselerdi onlar da hendekleri aşıp yaşadıkları toprakları terk etmezlerdi. 24 Bin müfuslu Sur’dan 22 Bin vatandaşın göçmesi dediklerimizin isbatıdır.
DEMİRTAŞ HİÇ BİR ZAMAN “KATİL TERÖRİSTLER” DEMEDİ
Diyarbakır’da 26- 27 Aralık’ta toplanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Kurulu’nda ‘özyönetim ilanlarına’ destek çıkmış, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Belki Kürtlerin bağımsız devleti de olacak federal devleti de, kantonları da özerk bölgeleri de” demişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 28 Aralık’ta Demirtaş hakkında ‘Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’a ilişkin maddeleri kapsamında soruşturma başlattı.Özyönetim ve özerklik söylemleri ayrıca 6 Ekim Kobani sokak eylemlerine çağrısı nedeniyle Demirtaş hakkında açılan soruşturma için neler söylersiniz?Süreç nasıl işler? Bir hukukçu olarak neler söylersiniz?
DTK metninde KÜRDİSTAN ve TÜRKİYE diye söze başlanması niyeti ortaya koymaktadır. Sovyetik “kafın komünleri” neyin nesidir. Bu kongreden önce Selahattin Demirtaş, “bölgede Türkiye ve İran iki büyük devlettir, Kürtler de neden üçüncü bir unsur olmasın?”derken herhalde bir adım sonraki DTK’nın haberini veriyordu. Bundan sonra da özyönetimden güya müstakil devlete uzanan projeyi öne sürdü. Oysa aynı sayın Demirtaş, “Türkiye partisi ” olmak gibi destek bulan bir tezi öne sürmüş ve buna göre de oy almıştı. Ne var ki aynı isim, 6 Ekimde ” kendinizi ve kurumlarınızı koruyun” diyerek halkı sokağa çağırdı, çıkan kargaşada maalesef 53 Kürt vatandaşımız öldü. Sonraki olaylarda ise daha işin başında ya “katil devlet veya “katil” polis dedi. Buna mukabil hiç bir zaman “katil teröristler”dediği duyulmadı. Cunhurbaşkanı adayı olan bir isimden bu beklenirdi. Gelişmeler ise tersine seyretti. Hal bu olunca “birileri Türkiye Cumhurbaşkanı olamayınca Kürdistan Cumhurbaşkanı olma peşinde mi?” Diye zihinlere sualler takılmakta.
Hdp üzerinden parti kapatma veya dokulmazlıkların kaldırılmasına dair tartışmalar sürüyor. Siz ne yönde düşünüyorsunuz?
Parti kapatma çare değildir. Suçlar şahsidir. Bir söz veya fiilin suç olduğuna mahkemeler karar verir. Dokunulnazlık kaldırma süreci bellidir. Suç sabit olursa dokunulmazlık kalkar ve ceza infaz edilir. Dokunulmazlık kürsü dokunulmazlığıyla korunmalıdır. Bu da Anayasa değişikliğine bağlı. HDP’nin geçmişte parti kapatmayı zorlaştıran kanun teklifi aleyhine oy vermesi bindiği dalı kesmek yahut kara mizahtır.
DEVLET VATANDAŞLARI KORUMA ADINA VERİLMİŞ HAKLARI ASKIYA ALABİLİR
Büyükşehir yasasına yeni düzenleme gündemde. Yeni düzenlemeyle hangi değişiklikler hayata geçebilir? Siz bu adımı gerekli buluyor musunuz?
Büyükşehir belediyeciliği, Devleti aliyyenin son zamanlarından beri tartışılan merkeziyetçi ve ademi merkeziyetçi yani merkezi ve mahalli ağırlıklı idare anlayışında bir ileri adın, belki de orta yoldur. Olgunlaşması zamanla mümkündü. Ne varki Kürtçü, bölücü terör, ideal uygulamalara tehdit meydana getirdi.,Bundan da bütün Türkiye ziyan gördü. Şimdi ise büyükşehir kanununda geri adımlar atılma hazırlığı gündemde. Eğer bazı büyükşehir belediyeleri teröre yardım ediyor, aldığı parayla iş makşinaları satın alıp teröristlerin yanında durup çukur ve hendekler kazıyor ve buna karşılık yol yapmıyor, çöpleri kaldırmıyor ve teröristlerin yaktığı binalara itfaiye aracı göndermiyorsa o zaman devlet, kendini ve vatandaşlarını koruma adına verdiği bazı hakları en azından bir süreliğine askıya alır. Vaziyet budur.
TIMETÜRK’den derlenmiştir