MHP’de muhalifler olağanüstü kongre çağrısını bir türlü yapamıyor.
Devlet Bahçeli ise olağanüstü kongre için toplanan imzaları meraklabekliyor.
Koray Aydın’a göre gerekli imza toplandı ve bunun biraz daha üstüne çıkmaya çalışıyorlar.
Diğer aday Meral Akşener malum kafaları karıştırdı: “Demir tavında dövülmeliydi ve seçimden hemen sonra sessiz sedasız kongreye gidilmeliydi ama şimdi iş çok soğudu” demekte.
Sinan Oğan’ı ciddiye alan yok.
Günlerdir ona “Cemaatin adamı mısın, değil misin? Açık açık söyle” diye soruyorum, O “Hayır değilim, bu kadar alçak bir adam olmam” diye cevaplamak yerine beni mahkemeye vermeyi tercih ediyor.
Ama daha önemli bir şey var.
Muhalifler diyelim ki yeterli sayıda imzayı topladı ve MHP Genel Merkezi’ne sundu. İmzalar Bahçeli’nin önüne gidecek. MHP lideri de öncelikle kim kimmiş görme imkânı bulacak.
MHP hukuk bürosu yapılacaklar konusunda bir yol haritası belirlemiş durumda. Aldığım bilgilere göreuygun stratejiyle kongreyi toplayacaklar ama imza veren delegeler bu kongrede olamayacaklar.
MHP’ye yakınlığıyla tanınan, aynı zamanda Yeniçağ gazetesi yazarı olan Ahi Evran Üniversitesisiyaset bilimi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Kürşat Zorlu’ya sordum bu durumu.
Zorlu MHP Başkanlık Divanı’nın bu talebe 15 gün içinde cevap vermek durumunda olduğunu, vermediği takdirde de reddetmiş sayılacağını söylüyor. Muhalifler de bu durumda yargı yoluna başvurabilecekler.
Malum MHP’nin olağan kongresi Mart 2017’de. Ama bir yıl öncesinden başlayarak il ve ilçe kongrelerinin yapılması ve yeni delege yapısının belirlenmesi gerekiyor.
Doç. Dr. Kürşat Zorlu’ya göre yasa ve tüzük, olağanüstü kongreye gidilirken delege yapısını değiştirecek il kongrelerinin yapılamayacağını hükme bağlıyor. MHP genel merkezi ise bu duruma ilişkin farklı formüller bulunduğunu sızdırıyor kamuoyuna.
Zorlu, olağanüstü kongreye gidildiği takdirde Bahçeli’nin kaybedeceğini iddia ediyor. MHP’de 1241 kongre delegesi var. Olağanüstü kongre için ise tüzükte 249 delegenin imza vermesi şartı yer alıyor.
Her şey bir yana, muhalifler aslında kimsenin canı yanmasın diye Devlet Bahçeli’nin ve MHP’nin kendi arzusuyla olağanüstü kongreyi toplamasını talep etmekte.
Tabii olağanüstü kongre talebinin ardında yatan etken MHP’nin oylarının 1 Kasım seçimlerinde yüzde 4oranında azalması. Sonuçlar büyük bir hezimet olarak algılanıyor. MHP seçmeninin bu azalışı seçim öncesinden tahmin ettiğini geçtiğimiz haftalarda Kürşat Zorlu açıkladı. 1 Kasım seçimleri öncesinde 4 bin 506 MHP’li seçmenle gerçekleştirdiği ankette seçmenlerin yüzde 65’inden fazlasının MHP’nin en az 1-2 puan oy kaybedeceğine inandığını bildirdi Zorlu.
Ancak kimilerine göre de olağanüstü kongre isteyenlerin unuttuğu bir şey var: MHP belki de alabileceği en yüksek oyu aldı. Devlet Bahçeli’yi suçlama kolaylığına kapılmadan evvel, konjonktürü, AK Parti’nin başarılı seçim çalışmasını, terör olaylarında hükümetin aktif tutumunu ve bu konuda MHP tabanına verdiği olumlu izlenimi, hepsinden mühimi de Tayyip Erdoğan faktörünü hesaba katmak gerekirdi.
Şimdi MHP ve Bahçeli’nin önündeki görev belli:
Eğer Başkanlık sistemini kabullenirlerse Erdoğan’ın görev vaktini kısıtlarlar ve Onun yerine alternatif bulurlar… Yoksa daha uzun süre bulundukları yerde debelenip dururlar.
“Ruslar için savaşın amacı ya ganimet ya da ihtirastır”
“Korkunç gücünü ve taze takviye birliklerini bitap düşmüş Kafkasyalılara karşı kullanan Rusya, ancak asırlar süren savaşlardan sonra sefil bir zafer elde edebildi. Ruslar için savaşın amacı ya ganimet ya da en iyi durumda savaş ve zafere duyulan ihtirastır. Ovalı olmalarına rağmen ova kültüründen yoksundurlar. Yani mantıklı düşünme yetenekleri ve disiplinleri yoktur. Zengin bir ülkeleri olmasına rağmen daha çok yayılmaya ihtiyaç duyarlar, bunun için de işgalci ve açgözlüdürler. Bugün bile Rusların Batı’ya taşma tehlikeleri vardır ve onlara karşı güçlü set çekmeyen ülkeler hüsrana uğrayacaktır. Bu nedenle Rusların ahlaki ve kültürel bakımdan onlardan çok yukarıda olan halklara karşı sürdürdükleri Kafkas savaşlarında herhangi bir zafer kazanmamış olmalarında şaşılacak bir şey yoktur.”
Bu satırlar Prens Musa Bey Tuganov’a ait.
O da kim diyeceksiniz.
Zamanında Kuzey Osetya’da geniş topraklara hükmetmiş, Macaristan’ın kurucularından Arpad sülalesinden gelen bir Çerkes Prensi. Hayat hikâyesi çok çarpıcı. Osmanlı ordusunda bile subaylık yapmış bir isim.
“Çarlık’tan ÇEKA’ya, ÇEKA’dan özgürlüğe” başlığını taşıyan kitap Musa Bey Tuganov’un bir biyografisi aynı zamanda.
Apra yayınlarından çıkan bu kitabı elimden düşüremedim.