Terör örgütlerinin en önemli özelliklerinden biri, öğrenen örgütler olmaları. Tecrübeler çoğu zaman devletlerden daha hızlı öğrendiklerini gösteriyor. PKK terör örgütü de benzer karaktere sahip. Bu günlerde ayaklanma tarihinin farklı tecrübelerini günümüze, şehir ve kasabalara uyarlamakla meşgul.
Terör örgütleri ideoloji ve amaçlarından bağımsız, çevrede olup bitenlerden esinlenerek yeni stratejiler, taktikler ve teknikler geliştirebiliyor. Lübnan’da Hizbullah’ın şehir savaşlarına yaklaşımı buna dair ilginç bir örnekti. Irak’ta Sünni Arapların Felluce direnişi de öyle. Gazze’deHamas’ın tünel savaşları ise en çarpıcı olanlardan biriydi. Son olarak PKK’nın Kobani’de IŞİD’le giriştiği mücadelede öğrendiği taktikleri şimdilerde Türkiye’nin şehirlerine/kasabalarına taşıdığı görülüyor.
PKK, “devletin en temel işlevlerinden meşru güç kullanma tekeline” karşı meydan okuyor. Böylece, ülkenin bazı bölgelerinde, şehirlerinde meşru ve tek otorite haline gelerek devleti sınırlamak istiyor. Nitekim daha şimdiden devlet otoritesinin bazı yerlerde erozyona uğradığı, “kofulların” oluştuğu görülüyor.
Kofullar, tıpkı su kabının üstüne serpilen yağ damlacıkları gibiler. PKK’nın amacı, bu yağ damlacıklarının sayısını mümkün mertebe artırmak. Bir sonraki aşama da genişletmek ve birleştirmek. Böylece geniş bir bölge de “meşru otorite” haline gelmek. Bu yaklaşım elbette PKK’nın özgün bir buluşu değil. İki yüzyıllık ayaklanma stratejisinin klasik bir hikâyesi.
“Hendekler, sokak girişlerinde perdeler, tüneller ve patlayıcılar” bu stratejinin ayrılmaz parçaları. En önemli adım ise, bütün bu işlerin sivillerin arasında yapılması. Mao’nun dediği gibi, teröristler balık ise, halk bir denizdir. Deniz olmadan balık yaşayamaz. PKK’lıların mahallelerde, zorla ya da gönüllü, halkı yanında tutmaya çalışmasının ardındaki gerçek budur.
Siyasi karar alıcılar, kırk yıllık PKK ile mücadele tarihinde ilk defa yeni rollere soyunuyorlar. Geçmişte “teorik olarak” sorumlu oldukları PKK ile mücadeleden, bu defa pratikte de rol üstlenmiş durumdalar. Haliyle bu süreçte üç işi bir arada yapmak/öğrenmek zorundalar.
Birincisi, PKK sorununun üstesinden gelmek için “politik hedefi” ortaya koymak. İkincisi, belirlenen politik hedefi gerçekleştirecek “stratejileri” hazırlamak. Üçüncüsü, sahada hangi kurumlarla, neyi ve hangi esaslar çerçevesinde, nasıl yapılacağını öğrenmek. Başka bir ifadeyle, üç işi bir arada yapabilen “öğrenen organizasyona” dönüşmek, değişen koşullara adapte olabilmek. Listenin hayata geçirilmesinin önünde bir dizi zorluk var. Örneğin, sorunun mozaik karakteri, zaman baskısı, bölgesel gelişmelerin sürprizler dolu olması ve kadro gibi.