Geçen yıldan beri petrol fiyatlarındaki ani düşüşlerin tetiklediği küresel finansal krizin, hemen tüm ülkelerde şu veya bu şekilde reel sektöre yansıdığını görüyoruz. Son dönemlerde komşularımızla yaşanan siyasi gelişmelerin, turizm ve ihracata olumsuz etkisi gibi birçok unsur da gelişmekte olan ülkemiz için olumsuz bir süreç olarak görülebilir ve bu olumsuz sürecin bir uyum maliyeti yaratmaması neredeyse imkânsız gibidir. Bunu görerek hareket edebilen girişimciler, kriz dönemi tedbirlerini alarak işini ve işletmesini korumak zorundadır.
Kriz Dönemlerinde Ne Olur?
Krizler, hem ticaret hadleri, hem de göreli fiyat yapısında yarattığı ani değişiklikler nedeniyle üretim, tüketim dengesini bozarak, işletmelerin üretim ve yatırım kararlarında ciddi değişikliklere yol açar.
Genel olarak bu tür durumlarda; ulusal paralar değer kaybeder, ithalat pahalılaşır, faizler artar, vadeler kısalır, kredi almak zorlaşarak kredi hacmi daralır, rotatif kredilerde geri çağırmalar başlar, bankalar daha seçici davranır, borsalar düşer, maliyetler artar, siparişler azalır, sipariş iptalleri artar, ihracat olanakları daralır, kâr marjları ve kapasite kullanım oranları düşer, şirketlerde işçi çıkarmalar başlar, akabinde fabrikalar kapanır veya şirketler el değiştirir.
Kriz Dönemlerinde Ne Önem Kazanır?
İşte bu dönemde yöneticiler bütçe ve muhasebenin önemini idrak ediveriyor. Çünkü artık öncelikli amaç kâr olmaktan çıkıyor ve en az zararla hayatta kalma mücadelesi başlıyor. Ve nihayet “nakit yönetimi” bu mücadelenin en kilit unsuru haline geliyor.
Kriz Dönemleri Avantaja Çevrilebilir mi?
Evet, kriz dönemleri, iyi yönetilebilir ve değerlendirilebilirse, şirketlerin güven tazeledikleri ve itibarlarını toplumun her kesimine etkili bir şekilde yansıttıkları dönemler de olabilir.
Krizler Nasıl Avantaja Çevrilebilir?
Kriz olsun veya olmasın, her işletmenin mutlaka kriz dönemlerinde uygulayacağı farklı senaryolardan oluşan bir kriz yönetim planı olmalıdır. Krizler şirketlerin ve toplumların yaşamında karşılaşılabilecek kaotik durumlar olup, karmaşa yaratırlar.
İş dünyasında sık görülmeye başlayan kriz dönemleri, işletmeleri doğrudan etkide bulunamadıkları olaylarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle, işletmeler her geçen gün daha yoğun olarak kriz yönetimi tekniklerine başvurur hale gelmişlerdir. Şirketlerin istenmeyen bir durumla karşılaşmaları halinde, yürürlüğe girmesi beklenen uygulama olarak bilinen kriz yönetimi; şirketlerin zarar gören imajlarının düzeltilmesi, şirketlerin kendi doğasından dolayı karşılaşılması muhtemel olumsuzlukların önlenmesi, ya da en az zararla atlatılabilmesini sağlama amacını taşımaktadır.
Yapılması gereken; krize ve onun yaratacağı sonuçlara önceden hazır olmak, gerekli önlemleri almak, erken uyarı sistemleri geliştirmek ve krizin yarattığı kaotik durumu başarıyla yönetmek, krizi en az hasarla atlatmaktır. İşletmeler daha kriz söz konusu olmadan gerekli çalışmaları “kriz yönetimi” çerçevesinde planlamalıdırlar. Özellikle de, bugünü kurtarma endişesi içinde, gelecek tümüyle tehlikeye düşürülmemelidir.
Her işletme kriz döneminde çok basit bir bakışla şunu yapmalıdır; gelirlerini artırıp veya korurken, giderlerini azaltma ve maliyetlerini kontrol etmelidir. Bu süreçte nakit parası olanın gereksiz harcamalardan kaçınmasında fayda var. Çünkü bahsettiğimiz maliyet azaltmada nakit varlığı, işletme için pazarlık ve yatırım gücü verecektir. Mal stoklarının düşük tutulması, satış kanallarının genişletilmesi çok önemlidir. Bu dönemde, yeni fırsat ve kolaylıklar yakalayabilmek açısından hükümet ve yerel yönetimlerin aldığı kararları takip etmek de çok önemlidir.
Kriz Döneminde Patron Nasıl Hareket Etmelidir?
Kriz dönemlerinde işletme sahipleri ve yöneticilerinin hem var olan sorunlara cevap vermek, hem de çabuk hareket ederek, karar vermek gibi önemli zorunlulukları vardır. Kriz dönemlerinin işletmeleri içsel ve dışsal yönleriyle etkileyen birçok yönü bulunmaktadır.
Kriz dönemlerinde en az zararla çıkabilen işletmeler, en güçlü işletmeler değil, uyum yeteneği en fazla olan işletmelerdir. Bu nedenle, küçük işletmelerin krizler karşısında ayakta kalabilmelerinin tek yolu; krizle mücadele yeteneklerini arttırmalarında gizlidir.
Krizle mücadelede uyum yeteneğinin geliştirilmesi, ancak stratejik düşünebilmek ve bu düşünce ekseninde hızlı analizler yapmakla mümkün olabilmektedir. Küçük işletmeler yapısal özellikleri nedeniyle diğer işletmelere göre daha verimli, özenli ve hesaplı faaliyet göstermek zorundadırlar. Dolayısıyla, küçük işletmenin krizle mücadele sürecinde stratejik analizler yapabilmesi ve bu çerçevede kararlar alabilmesi önemli bir avantaj olarak görülebilmektedir.
Küçük işletmelerde kriz dönemlerinin doğru bir şekilde analiz edilmesi, işletme yöneticisinin ve çoğu kez de işletme sahibinin sorumluluğundadır. Bu nedenle, işletmesinin yaşanan krizlerden en az zararla çıkması için çalışan bir küçük işletme yöneticisinin, yaşanan gelişmeler ne kadar olumsuz olursa olsun, bunları stratejik bir yaklaşımla ele alması gerekmektedir.
Küçük işletme yöneticileri olayları stratejik biçimde analiz edip, stratejik kararlar verebilirlerse, çok ciddi krizler bile işletme açısından yeni bir açılım haline gelebilmektedir.
İşletmeler bu süreçlerde kendileri yeterli olamıyorsa, mutlaka doğru bir danışmandan destek almaktan çekinmemelidir.