Rusya Suriye’de en büyük Rus ruletini oynuyor.
Suriye artık sadece bölgenin değil, dünyanın kapışma alanı.
Her nasılsa, bir kaç farklı terörist örgüt ve “Devlet” bir araya geldi, Suriye’de çözüm arıyor.
Ve her nasılsa, dünya bir kaç yıldır, Suriye halkının içinde olmadığı Suriye konusuna kafa yoruyor.
Suriye darken, herkes de biliyor ki, Suriye sadece güç gösterim sahası.
Yeni silahların, eski silahların, eski blokların, yeni blokların, Akdeniz ve Karadeniz’in arenası oldu.
Ve Suriye dünya siyasetinin, tasarımlarının kilittaşı oldu.
Mesele Esad’ın gitmesi, kalması da değil, Esad’ın yerine geçecek olan yeni kuklanın tayin edilmesidir.
Mesela, Esad yerine Rus-Çin-İran’cı biri mi gelecek?
Yoksa NATO, BM, AB/D’nin çizdiği haritayı takip edecek biri mi?
Burada Suriye halkının varlığı Türkiye ve bir kaç küçük ülke haricinde kimsenin umurunda değil.
Bölgedeki terörist gruplardan DAEŞ, PYD, PKK giderek vekâleten sürdükleri savaşlar, giderek onların arkasındaki devletlerin asaleten yürütmesi aşamasına gelindi.
Putin Ukrayna’dan sonra ikinci fetih hamlesini Suriye’de alenen yapmaya başladı.
Ve aslında bölgedeki bütün siyasi aktörler birbirlerinin hamlelerini takip ediyor.
Belki en zorlandıkları konu da Türkiye’nin tavrı konusunda oldu.
Türkiye’nin Rus savaş uçağını sınır ihlali gerekçesiyle düşürmesi bu savaşın taraflarını açığa vurdu.
Ve Türkiye’nin haklı hamlesi, riskleri kadar, Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir gösterge oldu.
Bir anda Rusya’ya karşı şuuraltındaki kompleksler gitti, psikolojik eşik aşıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da en çok kızdıkları da onda olmayan bu psikolojik eşik ve komplekslerdir. Türk Devlet aklı da bu eşiği, Osmanlı sonrasındaki fasılda tedricen aşmış, travmalarını tedbire dönüştürmüş, ihtiyatı öncelemiş, ancak hedefini de unutmamış bir akıldır.
Eşiklerden Eşik Beğenmek
Hatırlanması gereken, Rusya’yı kimin temsil ettiğidir. Rusya’yı Batı’ya teslim eden Gorbaçev mi? Yeltsin mi? Jirinovski mi? Çarlık kırıntıları mı? Yeni SSCB liderliğine oynayanla mı? Ya halklar? Peki, Batı blokunu temsil eden kimdir? ABD mi, Almanya mı, olayları en sakin izleyen İsrail mi? ABD ve AB’nin Ukrayna konusunda çemkirmekle kalıp beceremediği bir psikolojik eşik de Berlin Duvarı gibi yıkılmıştır.Rus uçağının düşmesi bir anlamda vakayı adiyedendir. Rusya’nın Suriye üzerinde çizmek istediği gelecek haritası, birden dumura uğramıştır. Bunun Rusya’nın tahakkümü altında kalmış devletler ve milletler açısından ciddi bir eşik aşımı olduğu açıktır.
Türkiye açısından bakınca, uçağın düşürülmesi kendi başına kahramanlık destanı ya da Rusya’ya meydan okuma değil, savunma gücümüzün ifadesidir. Ve hamle yapmak için en çok ihtiyacımız olan, Milli heyecanlarımız, dayanma, üretme, yaşama enerjimizin yansıması olmuştur. İki asırdır elden giden Devletini, Onunla giden medeniyet ve toplumsal düzenin arayan, Her defasında savunmada kalan bir milletiz biz.
Cumhuriyet öncesinde, Dışardan “damızlık” insan ithalini düşünen kafanın, bugün de farklı sürümleri vardır. Kadın, erkek farketmez. Batının müstemlekeleştirdiği kafaların, İslamcı, Milliyetçi, Komünist, seviyesiz liberal modelleri de çok benzerdir: “Bizden hariç herkes iyi, her şey iyi.” O nedenle, bir toplumsal ya da milli konuda, ayrışımlar bu meşrepler üzerinden olmakta, dışarıya bölünmüşlük görüntüsü vermektedir. Bu müstemleke kafalar dış ülkelerde zavallılaşan, pasaport kontrolünde eli ayağı birbirine karışan, bu kafalar, ülkelerine dönünce, önce kendi polisine karşı dışarda gördüğü tavrı uygulama çabasına girerler. Onları hakir görür, tatmin olurlar. Türkiye’den başka yerde rahat etmeseler de, onların için Türkiye haricinde nere varsa iyilik, güzellik oradadır.Rusya ile sürtüşmeden daha önemli olan bu kimlik sorumuzdur.
Yerli arabadan tutun, kendi madenlerinize sahip çıkmak, kendi savunma sanayiniz, hatta kendi sanayiniz, onların sizden beklemeyecekleri şeydir. Bu kolonize olmuş kafalar, yaptığınız her şeye ayrı kılıf bulacak, onun neden size ait bir başarı olmadığını ispata çalışacaktır. O nedenledir ki, bazen milliyetçi geçinenler arasında da, kendi milletine, onun yapacaklarına inanmak yerine, Neden yapılamazlık fikri vardır. Yani, Türklerin siyahı olmasa da, bu Batıcı üstenci, Batıya köle, kendi insanına efendiyi oynayan zavallılar, Zencilik eşiğini aşamadılar. Türkiye’de, Batıcı geçinenler, Batı’yı anlayanlar değil, Batı’dan alacaklarını almak isteyenler değil, Batı’ya teslim olmayı öngörenler oldu.Dahası, Batıcılara hasım olan ekoller de Batıcılar kadar Batıcı olmayı içselleştirdikleri komplekslerle özümsediler.
Avrupa daha yokken, Medeniyetler kuran Afrika’nın insanları, Beyaz vahşilere öyle teslim oldular ki, “Beyaz” kelimesi ile “güzel” aynı oldu. Bunun bir yansıması, Ödipus kompleksi tarzında oldu.Bunlar aniden gelişen travmalar da değil aslında. İslam âleminde dahi, Pakistan, Hindistan ve diğer Uzak Doğu ve Afrika halkları hala, eğitimleri ne olursa olsun, bu beyaz eşikte takılıdır. Diğer yansıması da Stockholm sendromu dedikleri, celladına hayran ve yardımcı olmak tarzıdır.
Afrika halklarının, Beyaz adam görünümlü vahşi efendilerine tavrı da aynıdır. O psikolojik eşik, beraberinde çaresiz teslimiyeti kanun kılar Türklerin Orta Asya’da Ruslara, Türkiye’nin paralel ihanete, İslam âleminin Sabetay, Siyonist siyasete Boşnakların Sırplar tavrı aynıdır.Dünya çapındaki Siyonizm, Küresel Karadul ve türevleri Türkiye’de Paralel Çetenin varlığı da aynı şekilde oluşmadı mı? Onlar şaşmazlardı! Artık, Gördüğünüz engel, düşman, sıkıntı, kişi değil, Sizin aklınızda olan onun daha büyük yansıması sizi yenmeye başlar. Çaresizlik çöker.
Bir defa o eşik yerleşince, Eşiğin varlığı değil, simulacrumu yani görüntü varlığı daha büyük, yenilmez, ulaşılmaz hal alır. Dahası, İsrail’in yenilmezliğine dair, bölgenin süper egosu olduğuna dair oluşturulan hegemon algı da böyledir. Araplar öyle sindiler. Muhammed Ali’nin Amerikalı rakibini devirmesinin, İslam âlemindeki yaptığı etkiyi bilenler bilir. Bu işte o eşiktir! O yenilginin mukadder olduğu fikriyle, bir de döner ona tapınmaya, onun yanında olmayan bir öğrenilmiş çaresizlik hissi çöreklenir şuurlara. Bir kere Süper Ego hükmüne geçince, Bu psikolojik eşikler, insan ve toplumların enerjisi alır, daha hamle yapmadan yenilgiyi tadar.
Psikolojik eşikler, Ergenlikten olgunluğa geçişteki, kendimizi keşfetme, varlığımızı anlamaya dair setlerdir. Çoğu da sanaldır. Bu durum, Rus mezalimi altındaki Türk cumhuriyetlerinde çok büyük etki yapacaktır. Dahası, İran içindeki Türklere, Suriye ve Irak’takilere. İşte Rus uçağının düşürülmesi, 1952’den beri olmadığı için, aslında “70 yıllık” bir psikolojik eşik tek bir hamlede aşılmış oldu. Öte yandan, Devlet aklımızın ne Rusya ne içerdeki hainlerin çemkirmesine, Ne de sokağın zafer çığlıklarına kendi teslim etmemesi lazım.
Popüler algıların bir kısmı Türkiye’ye kredi olarak dönecektir. Sadece Türk halkları değil, Müslüman ve diğer halklar arasında da.
Sezar mı, Üçüncü Richard mı?
AB VE ABD’nin şimdilik Türkiye üzerinden halvet hali yaşadığı açık. Ancak bunların karadul olduğu da unutulamaz. Rusya eski arka bahçesi olan Doğu Avrupa’dan cevap vermek isteyebilir. Sırbistan, Bosna vesaire.Türkiye aslında Orta Asya ve Balkan halklarının gözündeki Rusya imajını dağıtmış oldu. Kapılmadan, kapılanmadan milli politikamıza devam etmemiz gerek. Putin’in, derin Rusya etkisi altında, saçmaladığı açıktır. Ukrayna Fatih’i fena bozuldu, devlet aklıyla konuşmuyor. Duygusala bağladı. Bunu da sadece duygusallıkla yapmıyor aslında. Rus halkının duygusal reflekslerini güçlendirmek ve SSCB’yi hatırlatarak bozulan morallere duygusal yastık oluşturmak amacında. Rusya farklı ambargolarla sıkıntıya girerken, dışarıyla bağlantısı koparken, halkın bu duygusal hamakta mülteci olması lazımdır.
O nedenle, Putin bir yandan Put out olacak, bir yandan da Türkiye üzerinden bu antitez kimliğini oluşturmak isteyecektir. Bu durum, semerini dövme havasında bir şaşkınlık kadar, bindiği dalı kesme ahmaklığını da içermektedir. Son olarak, Shakespeare’in 3. Richardadlı trajedisi konuya ışık tutacak bir tema içerir. Üçüncü Richard’ın ülkesinde çok sıkıntı vardır, halk isyan aşamasına gelmiştir. Danışmanları, yakındakiler onu bu konuda hararetle uyarırlar. Kral dikkatle dinler ve “Fransa’ya savaş açılmasını” emreder! Putin’in yaptığı da Sezar olmaktan öte, Üçüncü Richard’ın taktiğiyle, sorunu dışarı boşaltma çabasıdır. Bunu yaparken de Rasputin kadar efsunu var, ama Rasputin efsanesinin sonunu da unutmuş görünüyor.