Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag insanın hayal dünyasını harekete geçiren bir kenttir.
Franz Kafka, Wolfgang Mozart, Antonin Dvorak ve Albert Einstein gibi ünlülerin ikamet olarak seçtiği Prag klasik müziğin ve Klasik ve Barok mimarinin merkezi olarak bilinir.
Kampa Parkı insanların buluşma, sohbet, müzik dinleme, köpek gezdirme, spor yapma, oyun oynama gibi nedenlerle ziyaret ettikleri alanlardan biridir.
Parktaki Kampa Müzesi’nde ise yerel ve uluslararası sanatçıların eserleri sergilenir, yılda dört-beş büyük sergi düzenlenir.
Petrin Tepesi Prag’ın aşıklar tepesidir. 1 Mayıs’ta bütün aşık çiftlerin bu tepeye çıkarak çiçek açmış ağaçlar altında öpüştüğü söylenir. Tepeden şehrin tarihi merkezini kuşbakışı görmek mümkündür.
Orta Avrupa’nın en eski bira üretim merkezi Prag’dadır. Burada 500 yıldır bira üretilmeye devam ediyor.
1869’dan bu yana Smichov bölgesinde bulunan Staropramen Birahanesi’ni bugün Belçika kökenli InBev satın almış. Burada interaktif sergilerde ziyaretçilere Çek birasının tarihiyle ilgili bilgi veriliyor.
Prag’ın batısındaki Carlsbad ya da Karlovy Vary adıyla bilinen bölgede üretilen Moser kristali Çeklerin geleneksel markasıdır ve şehrin antik meydanında görkemli bir mağazası vardır.
Praglılar şehirdeki her türlü seyahatlerinde bu meydandan geçerler. Görkemli bir mimariye sahip bu meydan ve çevresi sürekli turistle doludur. Fakat burayı görmek için en iyi saat sabah 6’dır.
Eski Meydan’daki U Zlateho Tygra ticari turist tuzağı olarak kullanılmayan tek pub olarak kalmıştır. Semt halkı için burası günlük uğrak yeridir.
Prag’da kukla sanatının uzun bir geçmişi vardır. Eski Meydan’daki Galeri Marionette’te Çek Cumhuriyeti’nde hala gerçek el yapımı kukla üreten az sayıdaki yerlerden biridir.
1989’daki Kadife Devrimi öncesinde özgürlük ve demokrasi sembolü olan Lennon Duvarı bugün gençlerin düşüncelerini, duygularını ve umutlarını yazdığı bir duvar.
Olağandışı bir heykel ve atmosfer görmek isteyenler hurda metalden yapılma Cross Club heykelini ziyaret edebilir. Gündüz kafe, gece bar ve kulübe dönüşen bu alan alternatif gençlerin hafta sonu partilerinde buluşma merkezlerinden biridir.
Charles Köprüsü’ne yürüme mesafesindeki Dans Eden Ev’in tasarımını 1996’da ünlü mimar Frank Gehry yapmıştı. Burası eskiden Kübizm müzesi olarak kullanılıyordu.
Nehir kenarındaki bu yapı hem şehre tepeden bakmak için ideal bir nokta hem de şehrin modern mimarisinin gururu olarak görülüyor.