Ortadoğu’nun 2015 yılından itibaren daha çok kaynadığı,Bölgenin ateş çemberine döndüğü bir dönemde Türkiye bir yandan dış gelişmelere etki ve tepki vermeye çalışırken diğer yandan da içeride yaşanan Siyasi ve Terör olayları ile karşı karşıya bırakılmaya çalışılıyor…
1 Kasım seçimleri geçeli 2,5 ay gibi bir süre oldu. Malumumuz üzere Ak Parti haricindeki tüm siyasi oluşumlar halk tarafından veto yedi. CHP,MHP ve HDP’nin siyasi söylemleri halk tarafından karşılık bulmadığı gibi siyasi liderlerini de sorgular hale getirdi.Tabanları tarafından oluşan rahatsızlıkları pik seviyeye ulaştı…
Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı’na baktığımızda harala gürele CHP’yi Alevi partisi yapmak için uğraşırken, Onca seçim hezimetine rağmen kendisini ve partisini başarılı görmekle kalmayıp, Halkın %50 oranında oy verdiği Ak Partiyi kendince itibarsızlaştırmak için uğraşıyor.Yetmiyor Halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için yine olmadık sözlere imza atıyor. CHP’li Milletvekillerine baktığımızda ise Terör ile Terörizm ile yan yana gelmekten hiçbir şekilde çekinmeden,Türkiyeyi itibarsızlaştırmak için yoğun bir çaba sarf ediyorlar. CHP’nin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı PKK’nın hendekli terörüne destek veriyor.CHP Lideri Kılıçdaroğlu,Hendek kazan,Güvenlik Güçleri ile çatışan Teröristlere Diyarbakır’da “Arkadaşlar!” diye hitap edebiliyor,Sonra tepkilerden dolayı çark ediyor ama asıl söylemek istediği yada bakış açısını zaten ortaya koymuş oluyor…
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Beyaz’ın yaptığı büyük gaf diyelim artık! sonrası “Neden özür
diledin?” sözü bile açık açık PKK’ya arka çıkmak değil de başka nedir? Çatışmanın sanki PKK ile değilde Diyarbakır’da ki masum halk ile Güvenlik Güçleri arasında yapıldığının algısını yada halk ile devletin karşı karşıya çatışma içerisinde olduğunu zannetmesi,Halktan ne kadar uzak bir politikanın içerisinde olduğundan başka bir şey değil.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun gafları ve PKK Terörüne desteği bununla da bitmiyor.“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi” diye bildirge yayınlayan sözde Akademisyenlerin hazırlamış olduğu bildirge halk tarafından büyük infiale yol açarken bildirgeye destek veriyor. CHP Milletvekili M.Sezgin Tanrıkulu,Mecliste kameraların karşısına geçip içerik olarakta bildirgeyi desteklediklerini ifade ediyor…
Sözüm ona hem CHP Lideri Kılıçdaroğlu hem de CHP’li Milletvekillerine göre halk yanlış yaptı ve yapıyor ama kendileri yanlış yapmadı! ve yapmıyor! Daha da enteresan olanı ise seçimler biteli 2,5 olmasına rağmen “Yapamıyorsanız,Bırakın gidin!” sözü de sadece bizlerin değil,Kendi partisinin içerisinde ki partililerince gülümsemelere yol açıyordur diye düşünmekten kendimi alamıyorum…
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun tahminimce en büyük iki korkusu var,Birincisi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Başkanlık Sistemi” ile “BAŞKAN” olması,İkincisi ise CHP Genel Başkanlığı koltuğunu kaybetmek,Bunun haricinde hiç bir korkusu ve endişesi olduğunu sanmıyorum.
MHP’nin ise bence hakikaten ne yapmaya çalıştığını anlamak için herhalde en az 3 tane fakülte bitirmek lazım! Hemde öyle böyle değil! Bu fakülteler ise MHP Lideri Bahçeli’nin hesaplarını anlayabilmek için önce Matematik, Sonra Siyasal Bilgiler ve en son olarak’ta Hukuk olması gerekiyor.Hayır yetmez diyorsanız eğer Sosyolojiyi de araya katalım ki toplum bilimleri açısından tam olsun! MHP’nin girdiği onca seçimlerden yenik çıkmasına rağmen MHP Lideri Bahçelinin koltuğu her ne pahasına olursa olsun bırakmak istememesinin sebebi,Koltuk giderse Bahçeli’nin yüzüne kimse bakmayacak.O da bunun bilincinde.Haliyle ölene kadar o koltukta oturmanın hesabını yapıyor.MHP içerisinde kendisine muhalif olanlara ise Kurultay için en son Sulh Hukuk Mahkemelerini göstermiş olması’da cabası.Düşünsenize bir Genel Başkan düşünün ki Kurultay isteyen Muhaliflere başvurularının Genel Merkez tarafından alınmayacağını,Kurultay isteyenlerin Sulh Hukuk Mahkemelerine başvurmasını söylüyor.Bunu birde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı her seferinde Diktatörlük ile suçlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin söylemesi ise ayrıca bir tez konusu…Bence asıl bombayı MHP’li Halaçoğlu patlattı.”Şimdiye kadar Cumhurbaşkanlığı yapmış ve yapmakta olanların seçime katılmamaları kaydıyla başkanlığı kabul edelim.Ne dersiniz AKP’liler?”diyerek aslında sadece Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan üzerinden siyaset yaptıklarını,Onun haricinde hiç bir Türkiye hedeflerinin ve Türkiye ön görülerinin olmadığını açık olarak netleştirmiş oldu.Velev ki Türkiye Cumhurbaşkanı Devlet Bahçeli olsa idi,Sayın Halaçoğlu aynı şeyleri söyler miydi?Aynı şeyleri savunur muydu? Sadece Diktatörlükle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı suçlayarak Türkiye,Ortadoğu ve Dünya siyasetini yapacaklarını düşünmeleri ise siyasi sığlıktan başka bir şey değil.Peki MHP içerisinde ki muhaliflere Sulh Hukuk Mahkemelerinin yolunu gösteren Bahçeli Diktatör sıfatını almış olmuyor mu?
Gelelim Meclisin en haşarı partisi HDP’ye!
1 Kasım seçimleri öncesi %13,5 alan HDP’den 3,5 atan HDP’ye demiştim. http://orhansarikaya.com/index.php/2015/07/28/35-atan-hdp/ Ben bunu 28 Temmuz 2015 da yazmıştım.Ki o dönemde PKK’nın daha hendekli özerklik çatışmaları başlamamıştı.O dönemde söylediğim üzere Yeni sol olarak adlandırılan HDP’nin aslında yeni sol olmadığını hala PKK’nın savunucusu bir parti olduğunu bir çok yazımda da ayrıca söylemiştim.1 Kasım seçimleri sonrası ise PKK’nın Hendekli çatışma sürecinde HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Fiğen Yüksekdağ’ın açıklamaları HDP’nin gerçekte ki asıl çizgisine getirdi.Zira “Özerklik” adı altında “Kürdistan” temelinin atıldığını açık açık ifade ettiler.PKK’nın amacının Kürdistan olduğunu ve kendilerinin de bunu desteklediklerini hepimiz duyduk.Asıl bomba bundan sonra patladı Malum Medya Kanalları ve yazarları “Kandırıldık!” söylemi ile ortaya çıkması ayrı bir komedi olarak oynanmaya başladı. HDP’nin asıl amacının Üniter Devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü tehlikeye atan söylemleri,HDP Lideri Demirtaş’ın PKK’lıları kast ederek “O hendek kazanların alınlarından değil,Ellerinden öpüyorum.” söylemi PKK ile organik bağımız yok derken Terörist PKK’ya nasıl sahip çıktıklarını da bir kez daha ortaya koydu.
Hendek kazan PKK’ya sahip çıkması halkın terörden kaçarak daha güvenli gördüğü Türkiye içerisinde başka illere göç etmesi,HDP’nin gitmeyin söylemlerinin karşılık bulmaması,Hatta ve hatta Doğu ve Güneydoğu halkına hendeklere sahip çıkın demelerine rağmen sahip çıkılmaması,Yürüyüş ve gösterilerinde Halk desteği bulamamaları,HDP’nin karşılığı olmayan tedavülden kalkan bir para haline geldiğinin göstergesi.Hatta ve hatta PKK’nın kazdığı hendeklere sahip çıkabilmek için Batı illerinden yürüyüş ve gösteri düzenleyeceklerini ilan etmelerine rağmen kimsenin oralı olmaması da Siyaseten toplum tarafından da tedavülden kaldırıldığının resmidir…
7 Haziran seçimleri öncesinde yeni sol olarak Malum Medya kanalları tarafından sazlı-sözlü kampanyaları neticesinde aldıkları %13,5 oranında ki oy oranına güvenip PKK’ya aleni bir şekilde destek veren,1 Kasım seçimlerinde ise Yurt içinde destek görmeyen ve yurt dışından gelen oylarla kıl payı %10 oy oranını geçen HDP,PKK’nın Hendeklerine verdiği destekle kimsenin destek vermediği Terörist PKK’nın destekçisi bir parti olduğunun da tescilini yapmış oldu.
HDP’yi anlatmaya başlarken Meclisin haşarı partisi demiştim! Bilirsiniz ki sürekli kavga çatışma içerisinde olan çocuğu önce tecrit ederler baktılar ki düzelmiyor döverler! Halk’ta aslında yapmaya çalıştığı politikalara destek vermeyerek aslında HDP’yi dövüyor ama Anlayana!
Birde Malumumuz üzere sürekli darbe yiyen ve her yediği darbe sonucunda can çekişen,Can çekiştikce de daha da hırçınlaşan bir Cemaat’imiz var! Belediye seçimlerinde “Oyum HDP’ye” diyen,Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ortak Aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyen,7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde de açık açık HDP’ye oy isteyen sözüm ona Din’i yaymaktan başka bir şey yapmadığını savunan ciddi rakamlarda himmet toplayan,Holdingleri olan Cemaat’imiz!
Dershanelerin kapatılması sürecinin başlaması ile Devleti düşman gören,Gezi’de yaşanan Teröre desteğini her kulvara taşıyan bununla ilgili söylem ve davranışlarını “Türkiye’de Demokrasi ve Özgürlük yok!” safsatası ile artık kimsenin umursamadığı Cemaat, son günlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Başkanlık Sistemi” açıklamaları sonrası yine sansasyonel açıklamalar ile sadece yurt dışında Türkiye düşmanlarını sevindirmekten başka bir şey yapmıyor. Sultanahmet’te yaşanan Canlı Bomba olayı sonrası açıklamaları ile de kimin Cemaat’i olduklarını,Kimin değirmenine su taşıdıklarının iyice belirginleştiği Cemaat, Yine eski alışkanlığı olan BOT hesaplar ile de sosyal medyada yer edinme ve algı operasyonuna girmiş vaziyette. HDP-PKK Kaynaklı Sosyal Medya’daki gündemi Bot hesaplarla TT yaparak Türkiye’nin önünü tıkamanın hesaplarını yapıyorlar. Bununla ilgili olarak ta 29 Ağustos 2015 ‘de http://orhansarikaya.com/index.php/2015/08/29/cemaatin-bot-aski/ yazımda belirttiğim üzere tabiri caizse aynı yemeği pişirip Halkın önüne sürüyorlar.Tabii ki kimsenin okumadığı kıyıda köşede kalan yazarları da bu algı operasyonuna su taşımaktan çekinmiyor…
CHP-HDP-MHP üçgeni bunca handikabın içerisinde kendi hatalarını görüp kendilerini nasıl düzelteceklerini düşünüp,Halkın güvenini kazanmak için neler yapacaklarının yol haritasını çıkartacakları yerine halkın teveccühünü kazanmış olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Partiyi “Başkanlık Sistemi” üzerinden vurmanın derdine girmiş vaziyetteler.”Başkanlık Sistemi” konusu geçtiği için,Delik deşik olmuş neresinden tutsanız tutun bir tarafı elinizde kalan 1980 Cunta Anayasanın bile tabanlarından tepki gelmeyeceğini bilseler değiştirilmesin diyecek haldeler…
“Başkanlık Sistemi” ile artık Türkiye’de Egemenliğin millete geçmesi gerekiyor. Başkanlık sistemine geçildiğinde halkın yönetime katılımı daha da artacak ve denetim mekanizmaları eskisinden çok daha iyi olacak.Ancak gerek Muhalefette olan siyasi partiler,Gerekse Cemaat kanadı şiddet ile “Başkanlık Sistemi” için “DİKTATÖRLÜK” Kavramını kullanıyor.Sebebi aslında Malum,Sistemin değişmesi Türkiye’nin önünü açarken,Mevcut sistem içerisinde hiçbir şey yapmadan sistemden nemalananları diskalifiye ediyor.Halkın onay vermediği siyasiler ve kendilerini Cemaat olarak adlandırılanların sistem içerisindekilerin varlığına son veriyor.Yeni Anayasa çalışması içerisinde “Devlet Memuru” Kavramı ile ilgili olan yasal düzenlemeler bile Türkiye için bir Milat iken,Çalışmayana para yok mantığı güden Özel Sektör uygulamasının,Devlet içerisinde de uygulanmasına Muhalefet Partileri neden karşı çıkar?
Bugünkü durumda hukukun verdiği yetkiyle cumhurbaşkanından daha güçlü bir siyasi figür yok.Ben şahsen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yerinde olsam ve “DİKTATÖR” olmak istesem bu sistemi hiç değiştirmeye kalkmazdım.
Cumhurbaşkanlığı Makamı bir yandan sembolik görevlerle donatılırken diğer yandan da halk tabiri ile söyleyecek olursak eğer “YE-İÇ-GEZ-YAT” Makamıdır.Kimse senden bir şey beklemiyor,Kimseye karşı hesap vermek zorunda değilsin,İstediğin her yere gidebilirsin,Gezebilirsin,Kimse sana hesap soramaz. Böyle bir rahatlığı olan herkesin kapı kulu gibi etrafında pervane olduğu makamın başında olan birisi neden bu makamın kalkması için uğraşır,Neden ille de “Başkanlık Sistemi” diye tutturur?
“Başkanlık Sistemi” ile daha çok yorulup,Halka daha çok hesap vermek zorunda olduğunu bile bile,CHP-HDP-MHP ve Cemaat’in karşı çıkmasına rağmen Başkanlık Sistemi’ni savunmanın adına hem Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hem de biz TÜRKİYE SEVDASI diyoruz…