Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından Meclis’e sunulan 64. Hükümet Programı’nın en merak edilen kısmı şüphesiz başkanlık sistemine dair ne vaat edildiğiydi.
Hükümet Programı’nda bu konu “Yönetim Modeli ve Başkanlık Sistemi” başlığı altında ele alınmış.
Baştan söylemeliyim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşıtları ve kendini “Seni başkan yaptırmayacağız” hissiyatıyla bütünleştirenlerle, Erdoğan’a inceden inceye dokundurup ortada bir arz olmadığı halde Davutoğlu yanında pozisyon belirleyen “değişik muhafazakârlar”a acı haberim var.
Öyle ikircikli laflar, yan çizmeler filan yok.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Başkanlık Modeli konusunda son derece açık ve net ifadeler koymuş Hükümet Programı’na.
İster zorla deyin, ister gönüllü; fark etmez.
Onlar bildiğini yapıyor siz konuşuyorsunuz.
Alın okuyun:
– Mevcut sistem, parlamenter sistem olarak takdim edilse de, parlamenter sistemin asgari demokratik gereklerini karşılamaktan uzaktır.
-Vesayetçi bir şekilde kurgulanarak demokratik doğasından koparılmış parlamenter sistemin yol açtığı siyasal istikrarsızlıklar ve Yeni Türkiye vizyonumuzun ihtiyaç duyduğu etkin ve dinamik yönetim dolayısıyla, başkanlık sisteminin daha uygun bir yönetim modeli olduğuna inanıyoruz.
– Milletimizin teveccühüyle hazırlayacağımız yeni Anayasa ile yeni bir siyasal sisteme geçebiliriz.
-Başkanlık sisteminin, Türkiye’nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna uygun olduğuna inanıyoruz.
– Bu çerçevede öngördüğümüz anayasal sistem, Türkiye’nin 2023 ve sonrasına yönelik kalkınma hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak bir çerçeveye sahip olacaktır.
Görüldüğü üzere ifadeler çok net.
Vazgeçin fitne fesattan.
Bilin diye söylüyorum.
Davutoğlu Başkanlık sistemine geçildikten sonra ikinci dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkanı olmayı kafasına koydu bile.
Yaşı genç nasıl olsa. 2025’i bekleyin ve unutmayın.
O cumhurbaşkanları şimdi yok, sıkıntı bu
Batman’ın Gercüş kazasına bağlı Arıca köyünde 8 çocuklu Hasan ve Mehdiye çiftinin dokuzuncu çocuğu olarak 1967 yılında dünyaya geldi. Yoksulluğun içine doğmuştu. Annesi o doğduktan beş yıl sonra öldü. İlkokulu köyünde okudu. Aklında kalanlar, uçsuz bucaksız üzüm bağları ve gaz lambasının ışığında ders çalıştığı toprak damlı evin penceresinden gördüğü Kefre harabeleriydi.
Liseyi Gercüş’te bitirdi. Sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi.
1990’da lisan öğrenmek ve master yapmak için İngiltere’ye gitti.
Üç yıl sonra döndüğünde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde ekonomist olarak 5 yıl çalıştı.
Sonra New York UBS bankası, İstanbul Deutsche Bender menkul değerler şirketi ve o tarihte Annalise Granwald ile tanışıp evlenmesi. Parlak kariyeri Merrill Lynch’de Avrupa, Ortadoğu ve Afrika makroekonomik araştırmalar bölüm başkanlığı ile devam etti.
Bu başarılı genç adam, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çekti. Adı Mehmet Şimşek’ti. Erdoğan, Mehmet Şimşek’i yılda 770 bin Dolar maaş aldığı Merrill Lynch’ten ayrılmaya ikna etti ve Merkez Bankası Başkanlığına getirmeye karar verdi.
Gelgelelim Cumhurbaşkanlığı koltuğunda kendini Ak Parti hükümetine iş yaptırmamak üzere konumlandırmış olan Ahmet Necdet Sezer oturuyordu ve Bahçeli’den çok önce Mr. No olmayı başarmıştı. Erdoğan’ın önerdiği yüksek bürokrat adaylarının evlerine ajanlar gönderiyor, evlere kimin girip çıktığını, dindarlıklarını ve eşlerinin başörtülü olup olmadığını kontrol ettiriyordu.
Erdoğan bunu bildiği için Mehmet Şimşek’i Ahmet Necdet Sezer’e takdim ederken “Eşinin başı açık, üstelik hâlâ Hıristiyan, Müslüman değil” diye tanıttı. Çünkü Sezer atanacak bürokratın niteliklerine değil bu tür özelliklerine bakıyordu.
Yine olmadı. Erdoğan da bir yıl sonraki seçimde Şimşek’i milletvekili adayı yaptı. 22 Temmuz 2007’de Gaziantep milletvekili seçildi, ardından ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı oldu. Son olarak Maliye Bakanlığına getirildi.
Mehmet Şimşek’in bu süre içinde özel hayatında da değişiklikler oldu. Amerikalı eşi Annalise’dan boşandı. Esra Kara ile evlendi ve ikiz çocukları oldu.
Yeni kabineyi Ali Babacan yok diye “saray kabinesi” olarak niteleyip değersizleştirmeye çalışanlar o vakitler Ahmet Necdet Sezer’in her ret cevabını “Erdoğan’a tokat” çığlıklarıyla kutluyorlardı.
Aynı çevre Mehmet Şimşek için de spekülasyon yaptı. Kabinede yer almayacağını, Babacan gibi aynı akıbetin beklediğini yazdı.
Mehmet Şimşek şimdi yeni kabinede Başbakan Yardımcısı.
Kimi farklı görüşlerden çatışma zemini oluşturma heveslileri bu kez de senkronize kabineyle çarpıldı.